728 x 90

İş Yeri Hekimliği Yönüyle Uyku Bozuklukları

İş Yeri Hekimliği Yönüyle  Uyku Bozuklukları

Uykuyla ilişkili solunum bozukluklarının özellikle obstrüktif uyku apnesi özelinde tarihsel gelişimi, 19. yüzyılda klinik gözlemlerle başlamış ve 20. yüzyılın ortalarından itibaren…

Mualla Elif Bayındır
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,
İş ve Meslek Hastalıkları Bilim Dalı

Prof. Dr. Ayşe Coşkun Beyan
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,
İş ve Meslek Hastalıkları Bilim Dalı

Gözde Şimşek
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı

Uykuyla ilişkili solunum bozukluklarının özellikle obstrüktif uyku apnesi özelinde tarihsel gelişimi, 19. yüzyılda klinik gözlemlerle başlamış ve 20. yüzyılın ortalarından itibaren nörofizyolojik ve kardiyorespiratuvar temelli araştırmalarla sistematik biçimde ilerlemiştir. Uyku evrelerinin elektroensefalografi ve elektrookülogram ile tanımlanması, obstrüktif uyku apnesinin fizyopatolojisinin anlaşılmasına katkı sağlamıştır. 1970’lerden itibaren, obstrüktif uyku apnesinin yalnızca obez bireylerde değil, obez olmayanlarda da görülebildiği gösterilmiş; tanı kriterleri ve terminolojisi bu yıllarda netleşmiştir. Tedavi sürecinde CPAP cihazı, 1981 yılında invazif olmayan etkili bir yöntem olarak literatüre girmiştir.

Uluslararası (INCOSACT) ve ulusal (TURCOSACT) konsorsiyumlar, obstrüktif uyku apnesi ile kardiyovasküler hastalıklar arasındaki ilişkiyi derinleştirmek amacıyla multidisipliner araştırmalar yürütmektedir. Epidemiyolojik veriler, obstrüktif uyku apnesinin toplumda giderek artan bir prevalansa sahip olduğunu ve tanı kriterlerindeki değişikliklerin bu artışın tespitinde önemli rol oynadığını göstermektedir(1).

Erişkinlerde kısa süreli insomnianın yaygınlık oranının %30-50 olduğu, kronik insomnianın ise en az %5-10, uyku apne sendromunun %9-38 tahmin edildiği yapılan bir çalışmada belirtilmiştir(2). Bu durum, uyku bozukluklarının yalnızca bireyin yaşam kalitesini değil, aynı zamanda toplum sağlığını ve özellikle iş gücüne katılım yoluyla çalışan sağlığını da olumsuz yönde etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koymaktadır.

İş yerinde uykululuk, kişinin işte ne kadar uykulu hissettiğini gösteren bir terimdir. Uykululuğun iş yerinde performans düşüklüğüne sebebiyet vermesi nedeniyle olumsuz iş güvenliği sonuçlarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir (3).

Uykusuzluk ve uykululuk hali, çalışanların dikkat, konsantrasyon ve reaksiyon sürelerini olumsuz etkileyerek iş kazaları ile ramak kala olay riskini belirgin şekilde artırmaktadır. Özellikle ağır ve tehlikeli işlerde görev yapan bireylerde, yetersiz uyku ile kaza eğilimi arasında doğrusal bir ilişki bulunmakta olup bu durum, iş yeri sağlık ve güvenliği açısından kritik bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle, iş kazalarının önlenmesinde sadece fiziksel güvenlik önlemleri değil, aynı zamanda uyku hijyenine yönelik farkındalık ve izlem de hayati öneme sahiptir. Stoohs ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada uyku ile ilişkili solunum bozukluklarına sahip kamyon şoförlerinin bu bozukluğu olmayanlara göre kaza yapma oranlarının mil başına iki kat yüksek olduğunu göstermişlerdir(4). Yine ABD’de yapılan bir çalışmada 15 milyon şöfor içinde %17-28 oranında uyku apne sendromu olduğu tahmin edilmiştir(5)

Gece vardiyalarında ve uykusuzluk durumlarında insan hatası kaynaklı risklerin arttığı çeşitli büyük ölçekli endüstriyel kazalarla ortaya konmuştur. Örneğin, Çernobil nükleer santrali kazası ve Exxon Valdez petrol tankeri faciası, yetersiz dikkat ve reaksiyon süresine bağlı insan hatalarının sonucunda meydana gelmiştir. Benzer şekilde, Space Shuttle Challenger kazası da gece saatlerinde alınan kararların etkisiyle gerçekleşmiştir. Bu olaylar, vardiyalı çalışmanın ve uyku bozukluklarının yalnızca bireysel değil, küresel düzeyde felaketlere yol açabilecek sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.

Uyku bozuklukları, sadece yaşam kalitesini azaltmakla kalmayıp aynı zamanda birçok kronik hastalıkla da ilişkilidir. Araştırmalar, koroner arter hastalığı, hipertansiyon ve diyabet gibi kardiyometabolik hastalıkların yanı sıra, anksiyete ve depresif bozukluklar, infertilite, gastrointestinal sistem yakınmaları ve hatta bazı kanser türleri ile uyku bozuklukları arasında anlamlı ilişkiler olduğunu ortaya koymuştur.

Uyku bozuklukları ICSD-3’e göre altı ana başlık altında sınıflandırılır: insomni bozuklukları, uykuda solunum bozuklukları, hipersomni bozuklukları, sirkadiyen ritim uyku bozuklukları, parasomniler, hareketle ilişkili uyku bozuklukları. İş yeri hekimlerini en yakından ilgilendirenler ise sirkadiyen ritim uyku bozuklukları (özellikle vardiyalı çalışma bozukluğu) ve uykuda solunum bozukluklarıdır (özellikle OSAS).

Klinik belirtiler olarak çalışanlarda dikkat eksikliği, hafıza sorunları, yavaş düşünme ve yavaş reaksiyon, kızgınlık, öfke kontrol bozuklukları, irritabilite, depresyon ve umutsuzluk, yorgunluk, halsizlik, göz temasından kaçınmak, yorgunluğun fiziksel belirtileri, bulanık görme ve halüsinasyonlar görülebilir. Tanıda anamnez (horlama, tanıklı apne), fizik muayene (Mallampati), tarama ölçekleri (Epworth, Berlin ölçekleri), aktigrafi ve polisomnografi kullanmakla birlikte iş yeri hekimleri açısından en uygulanabilir yöntemler tarama ölçekleri ve klinik şüphedir.

Uyku bozuklukları, sürücülük, yüksekte çalışma, ağır makine kullanımı, yanıcı-patlayıcı maddelerle çalışma, elektrik ve radyasyonla çalışma, pilotluk gibi işlerde ciddi risk oluşturmakta olup; hem toplumsal sağlık hem de çalışan sağlığı açısından önemi olan bu durum için iş yeri hekimleri, çalışanların işe giriş muayeneleri, periyodik sağlık kontrolleri ve işe uygunluk değerlendirmeleri sırasında uyku bozukluklarının tanınması, riskli grupların belirlenmesi ve yönlendirilmesinde kritik role sahiptir.

İş yeri hekimleri; iş yerinde uyku bozuklukları açısından riskli çalışanları gereğinde tarama uygulayarak erken tanımak, OSAS tanılı hastalarda CPAP tedavi uyumunu izlemek ve olguları uygun iş organizasyonlarında çalıştırmak ile işe dönüş öncesi değerlendirmek ve eğitim vermek suretiyle, hem bireysel sağlık durumunu iyileştirmeye hem de iş kazalarını ve üretkenlik kaybını azaltmaya yönelik önemli bir rol üstlenmektedir.

Admin

Admin
ADMINISTRATOR
PROFILE