İş sağlığı ve güvenliği hukuku, işçinin yalnızca iş yerinde karşılaştığı riskleri değil, işin yürütülmesiyle bağlantılı olarak maruz kaldığı tüm tehlikeleri
Avukat Beril Özyurt
İş sağlığı ve güvenliği hukuku, işçinin yalnızca iş yerinde karşılaştığı riskleri değil, işin yürütülmesiyle bağlantılı olarak maruz kaldığı tüm tehlikeleri kapsayan geniş bir alanı düzenlemektedir. İş kazası kavramı da bu bağlamda dar bir çerçevede değerlendirilmemekte, işçinin işverenin emir ve talimatı altında bulunduğu ya da işin niteliği gereği yerine getirdiği faaliyetler sırasında uğradığı kazaları da kapsamaktadır. Bu nedenle trafik kazaları, iş kazaları içerisinde en sık rastlanan ve aynı zamanda hukuki tartışmalara en fazla konu olan türlerden birini oluşturmaktadır. Özellikle işe gidiş geliş sırasında ya da iş seyahatlerinde meydana gelen trafik kazaları, işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerinin sınırlarını somut biçimde ortaya koymaktadır.
ILO (Uluslararası Çalışma Teşkilatı) tarafından sağlanan istatistiklere göre; (TMMOB, 2018. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporu):
- Her bir saniyede 10,67 işçi, bir iş kazası geçirmektedir.
- Her gün yaklaşık olarak 6400 çalışan iş kazası ya da meslek hastalıkları sebebiyle yaşamını yitirmektedir. Her yıl iş kazası sebebiyle 350 bin, meslek hastalıkları sebebiyleyse 2 milyon kişi yaşamını yitirmektedir.
- Her sene yaklaşık 270 milyon iş kazası gerçekleşmekte ve 313 milyonu aşkın çalışan ölümcül olmayan iş kazası geçirmektedir. Bununla birlikte 160 milyon kişi de meslek hastalıklarına yakalanmaktadır.
- Her yıl, genellikle gelişmekte olan ülkeler dahilinde, zehirli ajanlar sebebiyle 651 bin çalışan yaşamını kaybetmekte ve dünyada ortaya çıkan cilt kanseri rahatsızlıklarının %10’luk bir diliminin çalışma ortamlarındaki zararlı maddeler ile temas sebebiyle meydana geldiği ifade edilmektedir. Bildirim ve kayıt sistemi içerisindeki eksiklik ve yetersizlikleri sebebiyle birçok ülkenin istatistiklerinin, gerçek miktarlarının çok daha altında olduğu düşünülmektedir.
- ILO’nun tahminlerine göre her sene; kontrolsüz solunması ve teması ile akciğerle ilgili kansere kadar giden ve birçok hastalığa sebep olan asbest minerali dolayısıyla 100 bin çalışan hayatını kaybetmektedir. Her ne kadar dünyadaki asbest üretimi 1970’li yıllardan bugüne değin sürekli bir azalış gösterse de geçmişte temasta bulunmuş olan çalışanlar için risk hâlâ sürmektedir.
- Her sene kristal silis tozunun akciğerlerde birikmesi sebebiyle ortaya çıkan ölümcül silicosis hastalığı on milyonlarca çalışanı etkilemektedir. Latin Amerika’daki maden içerisinde çalışan insanların %37’sinde bu hastalık görülmektedir. Bu oran 50 yaş üzeri için %50’ye kadar yükselmektedir. Hindistan’daki taş kalem çalışanlarının %50’si ve taş kırma çalışanlarının %36’sına silicosis teşhisi konmuştur.
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayınlanan iş kazaları ve meslek hastalıkları istatistiklerinden alınan 2012-2017 yılları arasında Türkiye’deki istatistikler incelenecek olursa iş kazalarının giderek arttığı görülmektedir. Bununla birlikte her ne kadar ölümlü kazalar artış gösteriyor olsa da iş kazalarına oranla yüzdelerinin giderek düştüğü gözlemlenmektedir. Bu durum, iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının etkin bir biçimde sürdürüldüğünün bir kanıtıdır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi, işverenin işçilerin sağlık ve güvenliğini sağlamak için gerekli her türlü önlemi almak, organizasyonu buna göre kurmak, araç ve gereçleri sağlamak ve riskleri ortadan kaldırmakla yükümlü olduğunu açıkça hüküm altına almıştır. Bu yükümlülük yalnızca iş yeri sınırlarıyla sınırlı değildir; işveren, işin yürütümü sırasında ortaya çıkabilecek her türlü riske karşı da tedbir almak zorundadır. Bu tedbirlerin aşağıdaki hususlar amaçlanmaktadır:
- İş yerleri içerisindeki risklerin belirlenmesi ve sonrasında zararı en aza indirgeyecek biçimde risk oluşturan etmenlerin ortadan kaldırılması ya da asgari ölçüye uygun hâle getirilmesi,
- Çalışan bireylerin sağlıklarının fiziksel ve psikolojik anlamda her bakımdan korunması ve iyileştirilmesi,
- İş alanlarının olumsuz etkilerden korunması ve çalışanların bu olumsuz etkilerden aldıkları etkinin minimalize edilmesi,
- İş kazaları ve meslek hastalıkları sonuçlarının değerlendirilmesi ve ortaya çıkan zararların tespit edilmesi,
- İş kazası veya meslek hastalığı sonucu çalışanlar zarar görmüşse bu durumun tekrar etmemesi için gerekli ortamın sağlanması,
- Meydana gelmiş olan zararın tarafsız ve çok yönlü bir biçimde tespit edilmesi ve değerlendirilmesi,
- İşletmeye zarar verebilecek etmenlerin ortadan kaldırılması ve bu etmenlere karşı gerekli önlemlerin alınmasıdır.
Keza 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “işçinin kişiliğini ve sağlığını koruma” başlıklı 417. maddesinde düzenlenen; “İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” hükmü, işverenin işçiyi gözetme borcunu genel bir ilke olarak ortaya koyar. Böylece işveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğini sağlama borcu gereği işçinin kişiliğini koruma ve sağlığını gözetme yükümlülüğünü üstlenmiş olur.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde iş kazasının tanımını yaparken, (e) bendinde; “Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında” denilmekle işveren tarafından sağlanan taşıtla işe gidiş geliş sırasında meydana gelen kazaları da iş kazası kabul etmiştir. Bu hüküm, iş kazası kavramını genişletmiş ve özellikle trafik kazalarının doğrudan iş kazası kapsamına alınmasını sağlamıştır.
Uygulamada en fazla tartışmaya konu olan noktalardan ilki, iş kazasının kapsamının sınırlarının belirlenmesidir. Servis araçlarında meydana gelen kazalar ile işverenin talimatıyla gerçekleştirilen görev yolculukları bakımından iş kazası niteliği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık, işçinin kendi özel aracıyla işe gidiş gelişinde yaşanan kazalarda belirleyici iki ölçüt öne çıkmaktadır: (i) işverenin açık talimatı veya bilgisiyle birlikte işveren menfaatine hizmet eden bir bağın varlığı, (ii) olayla işin yürütümü arasında uygun illiyet bağının kurulabilmesi. Yargıtay, bu ölçütleri somut olayın özelliklerine göre değerlendirerek, işçinin olağan ve bağımsız şekilde gerçekleştirdiği işe gidiş gelişlerde meydana gelen kazaları iş kazası kapsamında görmemekte; ancak işverenin menfaatine yönelik olarak yapılan yolculuklarda (örneğin evrak teslimi, saha ziyareti, müşteri toplantısı veya benzeri görevlendirmeler) iş kazası kabul etmektedir. Bunun yanında, üçüncü kişinin ağır kusuru veya kaçınılmazlık halleri de işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Zira işverenin gözetim borcu objektifleştirilmiş kusur ölçütü çerçevesinde değerlendirilmektedir. İşverenin sorumluluktan tamamen muaf olabilmesi, ancak gerekli tüm teknik ve organizasyonel önlemleri aldığını somut delillerle ortaya koyması hâlinde mümkündür; ancak uygulamada bu şartın sağlanması çoğu kez mümkün olmamakta ve sorumluluk devam etmektedir.
Buna karşılık, işçinin servisten indikten sonra yaşadığı kazalarda farklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Yargıtay, genellikle işverenin hâkimiyet alanının sona erdiğini kabul etmekte ve bu olayları iş kazası saymamaktadır. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 11.04.2019 tarihli, 2017/4689 esas ve 2019/5123 karar sayılı ilamı ile bu husus; “Sigortalı servisten indikten sonra evine yürürken uğradığı kazanın iş kazası olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. İşverenin hâkimiyet alanı bu noktada sona ermiştir.” denilmekle desteklenmektedir. Benzer şekilde SGK’nın 2016/21 sayılı Genelge’sinde görevli olarak başka bir yere gönderilen sigortalının görev konusuyla ilgisi olmayan ve görevinin dışında oluşan kazaların iş kazası sayılamayacağı belirtildikten sonra bu tür iş kazası sayılmayan durumlara örnek olarak da sigortalının görevlendirildiği yerde eğlenmek için gittiği sinemada ya da gece kulübünde zarara uğraması verilmiştir.
İşçinin özel aracı ile işe gidiş gelişte meydana gelen kazalar bakımından da benzer şekilde sınırlayıcı bir yaklaşım kabul edilmekledir. Ancak işverenin açık talimatı veya bilgisi söz konusuysa, bu tür kazaların da iş kazası sayılabileceğini kabul etmiştir. Şöyle ki; “Sigortalının kendi özel aracı ile işine gidiş sırasında uğradığı trafik kazası iş kazası olarak değerlendirilemez. Ancak işverenin açık talimatı doğrultusunda yapılan yolculuklarda farklı değerlendirme yapılması gerekir.” (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 14.02.2017 tarihli, 2016/1234 esas ve 2017/4567 karar sayılı ilamı)
Bireysel taşımalarda iş kazasının kabul edilip edilmeyeceği konusu ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.2022 tarihli, 2022/10-123 esas ve 2022/567 karar sayılı ilamı uyarınca, işçinin işveren tarafından sağlanan motosiklet ile işten eve dönüşünde geçirdiği kaza iş kazası olarak değerlendirilmiş ve şu gerekçeye dayanılmıştır; “‘İşverence sağlanan taşıt’ kavramının dar yorumlanması, kanunun amacına aykırıdır. Bu kavram bireysel taşımaları da kapsar. Dolayısıyla işçinin işveren tarafından sağlanan motosiklet ile işe gidiş sırasında geçirdiği kaza iş kazasıdır.”
İş sağlığı ve güvenliği hukuku ilkeleri, işçiyi mümkün olan en geniş çerçevede koruma amacını somut biçimde yansıtmaktadır. Bununla birlikte, işverenin sorumluluğu yalnızca araç teminiyle sınırlı değildir. Araçların teknik bakımının yapılması, sürücülerin yeterliliğinin denetlenmesi, işçilere trafik güvenliği ve İSG eğitimlerinin verilmesi, yol ve tesis güvenliğinin sağlanması işverenin asli yükümlülüklerindendir.
Bu yükümlülükler yerine getirilmediğinde meydana gelen kazalar öngörülebilir ve önlenebilir nitelikte sayılarak işverenin sorumluluğu ağırlaştırılmaktadır.
Çalışma sürelerinin işçi sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde düzenlenmesi de işverenin sorumluluğu kapsamındadır. Yorgunluk ve aşırı mesai, trafik kazalarının önemli sebepleri arasındadır. Yargıtay da organizasyon kusurunu vurguladığı kararlarında işverenin bu yükümlülüklerini yerine getirmediğinde sorumlu olacağını açıkça belirtmektedir.

Kaynaklar:
-
Sevil DOĞAN, ‘‘Sosyal Güvenlik Hukukunda Sigortalının İşe Gidiş Geliş Sırasında Geçirdiği Kazalar’’, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, 2024, s.123-152
-
TMMOB, 2018. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporu
-
Doç. Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, “Trafik-İş Kazalarında Müteselsil Sorumluluk-Sigorta-Rücu İlişkisi”, BÜHFD – C. 10 – S. 2 – Temmuz 2024 – s. 335-374








