Asbestozis, asbest liflerinin solunması ile ortaya çıkan kronik bir akciğer hastalığıdır. Asbest lifleri, ince, esnek ve keskin bir yapıya sahiptir.
Asbestozis, asbest liflerinin solunması ile ortaya çıkan kronik bir akciğer hastalığıdır. Asbest lifleri, ince, esnek ve keskin bir yapıya sahiptir. Kırılması ve yakılması durumlarında havaya kolayca karışabilir. Soluma yoluyla akciğerde birikime neden olan asbest lifleri, keskin yapıları sayesinde akciğer dokusu içinde dokuyu keserek hareket edebilmektedir. Bu hareketlilik ise akciğer dokusunda iltihabi bir yapı meydana getirirken iyileşmesi sert bir yapı olan fibrozis ile olmaktadır. Oluşan yapı fibrotik yani sert kıvamlı esnemeyen bir akciğer dokusuna dönüşmesini sağlar. İltihaplaşma ve fibrozis; akciğeri sertleştirir ve nefes almada zorluk olarak belirti gösterir.
Asbestozis genellikle uzun süreli asbest maruziyeti sonucunda ortaya çıkmaktadır. Asbest maruziyeti, asbest içeren malzemelerin işlenmesi, üretilmesi veya kullanıldıkları ortamlarda meydana gelebilir. Asbest içeren malzemelerin yakılması, kırılması durumlarında havaya karışması sonrasında nefes ile birlikte hava yolu ile akciğer dokusuna erişebilmektedir. Asbest kristallerinin keskin yapısı aktif ya da pasif bir şekilde doğrusal bir hareket izleyerek hem akciğer dokusu içerisinde hem de çevre dokulara ilerleyerek zarar verebilmektedir. Solunum yoluyla alınmasında oluşturduğu zararlar yanında cilde temas ile de ilerleyebileceği düşünülmektedir.
Asbestin solunması sonucunda ortaya çıkabilecek hastalıklar; akciğer kanseri, mezotelyoma (akciğer zarı kanseri), bronş kanseri, gırtlak ve sindirim sistemi kanserlerine de neden olabilmektedir.
Tarihi milattan önce 4000 yılına kadar eski olan asbest yanmazlığı ve ısı yalıtımı yaptığı özellikleri ile biliniyordu. Ancak yine de eski zamanlarda öldürücü özelliği bilinmiyordu. Ölümcül olduğunun farkına varılmamasının nedeni ise uzun süre maruziyet gerekmesi, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasının kırk yıla yakın süresi ile birlikte insanların yaşam sürelerinin belirtileri gösterecek kadar uzun olmaması olabileceği düşünülmektedir.
Doğal bir silikat minerali olan asbest maddesinin ısıyı iletmeyen özelliğinin iyi bir izolasyon maddesi olduğunun görülmesi nedeniyle çok eski çağlardan itibaren kullanıldığı arkeolojik çalışmalarda bulunan çanak, çömlek ve giysilerde bulunmuştur. Mineralin adı antik Yunancada “suya doymayan” anlamına gelen “asbestos” kelimesinden gelmektedir. Günümüzde kullanılan asbest ismi buradan gelse de Romalıların ölülerini yakmak için kullandıkları yanmayan bir örtü kullanmaları ve bu örtüye “lekesiz” anlamına gelen “amiantos” ismini vermelerinden dolayı Amyant ismi de kullanılmaktadır.
Sanayi devriminden sonra kullanım alanı genişlemiş, olan bu maddenin elektrik ve ısı yalıtımı; asit ve sürtünmeye dayanıklılığı nedeni ile mucize mineral, sihirli mineral adıyla anılmıştır. Isıyı iletmemesi özelliğinin yanında yanmaz bir malzeme olması nedeniyle endüstride çok yaygın bir kullanım alanına sahip olmuştur. 1950’li yıllarda akciğer hastalıklarının yaygınlaşması nedeniyle suçlanmış ve 1990’lı yıllardan 1990’lı yıllardan itibaren çok sayıda ülkede üretimi ve kullanımı yasaklanmış kısıtlı alanlarda kullanımına izin verilmiştir.
Kullanım kısıtlaması öncesinde gemi üretimi, uçak üretiminde yanmaya dayanıklı ve ısı izolasyonu özellikleri nedeniyle; fren balatalarının sürtünmeyle ısınmasının önlenmesi, inşaat sektöründe çimentonun ve boyaların içerisine karıştırılarak ses ve ısı izolasyonu özelliklerinden faydalanılmıştı. Endüstriyel olarak 3000’den fazla alanda kullanılmış olan asbest kullanımdan kalkmış olmasına rağmen hem doğada bulunması hem de eskiden kullanılan malzemelerin bertaraf edilmesi neticesinde toprak ve suya karışmış olarak bulunmaktadır. Bazı bölgelerde havaya karışmış olarak bile bulunabilmektedir.
Anadolu’da aktoprak adıyla anılarak bazı bölgelerde ısı izolasyonu ve beyaz rengi nedeniyle evlerin iç ve dış boya malzemesi olarak kullanılmıştır. Asbest yapısına benzeyen silikat yapısına benzeyen eriyonit minerali de Nevşehir, Niğde bölgesinde bazı köylerde ev yapımında inşaat malzemesi olarak kullanılmaktaydı. Asbest ve asbestten daha fazla kanserojenik etkiye sahip eriyonit minerali kullanımı Verem Savaş Derneği’nin 1980’li yıllarda yaptığı taramalarda kanser vakalarının artmasının nedeni olarak gösterilmiştir. Bu bölgede bulunan Ürgüp ilçesine bağlı olan Karain köyü, asbest ve eriyonite bağlı kanserler nedeniyle başka bölgeye taşınarak önlem alınmaya çalışılmıştır.
Amasya’da geleneksel kullanımlardan biri de “Höllük toprağı” veya “Ceren toprağı” adıyla anılan bebek bezi yerine kundak içerisine serpilerek sarılmasıdır. Bebeklerde pişik önleme ve sıvıyı emme özelliği nedeniyle pudra yerine kullanılmıştır. Halk arasındaki diğer söylenişleri ise “aktoprak”, “çorak toprak”, “göktoprak”, “çelpek”’tir.
Diyarbakır (Çermik, Çüngüş), Eskişehir (Mihalıççık, Kaymaz, Çifteler), Denizli (Tavas), Kütahya (Aslanapa, Gediz), Konya (Halkapınar, Ereğli), Karaman (Ayrancı), Sivas (Yıldızeli, Şarkışla), Kahramanmaraş (Afşin), Şanlıurfa (Siverek), Elazığ (Maden, Palu) bölgeleri asbeste bağlı hastalıkların sıklıkla görüldüğü yerlerdir. Bu bölgelerde toprağın konut yapımında kullanılması bu hastalıkların görülmesini artıran neden olarak düşünülmektedir.
Asbest Türleri ve Kullanım Alanları
Krizotil (Beyaz Asbest): Asbestin en yaygın kullanılan formudur. Günümüzde çatı izolasyonu ve evlerin iç döşemelerinde, otomobillerin fren balatalarında kullanılmaktadır.
Amosit (Kahverengi Asbest): Çimento üretimi, boru yalıtımında, ısı yalıtım malzemelerinde halen sınırlı olarak kullanılmaktadır.
Krokidolit (Mavi asbest): Kullanımı yasaklanan bir türdür. Geçmişte plastik ve çimento üretiminde kullanılmıştır.
Antofilit: Gri, donuk yeşil veya beyaz renkli olan çeşitleri vardır. Geçmişte inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır.
Tremolit: Ticari veya endüstiyel kullanımı olmayan asbest türüdür. Ülkemizde doğada en çok bulunan asbest türüdür.
Asbestin Neden Olduğu Hastalıklar:
Asbest liflerinin mikroskobik boyutlarda olması nedeniyle gözle görülmez bir yapıdadır kokusuz ve tatsız olması nedeniyle hem solunum hem de gıdalarla fark edilmeden alınmasını kolaylaştırır. Asbest liflerinin vücutta çözünmemesi ve kolayca atılmaması vücutta birikmesini kolaylaştırır. Bu birikim, genetik bozulmalara, iltihap ve yaralara neden olabilmektedir.
Asbest hastalıkları, en fazla mesleki maruziyet ile ortaya çıkmaktadır. Tüketicilerin kullandıkları ürünlerle uzun süreli düzenli kullanımları da hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasını sağlayan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Asbest endüstrisi çalışanlarının asbest tozu taşıyan kirli kıyafetleri ve aletleri evlerine taşımaları nedeniyle ikincil bir hastalık oluşturma etkeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Asbest maruziyetinin sigara kullanımı ile birlikte olması ise kanserleşme riskini daha fazla artırdığı bilinmektedir.
Asbestin kanser dışı oluşturduğu hastalıklar ise akciğer zarları arasında sıvı toplanması, kireçlenme, akciğer zarı kalınlaşmasına neden olabilmektedir. https://www.isgnedir.com/asbestin-neden-oldugu-hastaliklar/*
Asbestin neden olduğu kanserlerden en fazla görüleni akciğer zarı kanseri (mezotelyoma)’dır. Bunun dışında bronş kanseri, yumurtalık kanseri, akciğer kanseri, gırtlak kanseri ve bronş kanseridir.
Asbest Kullanım Alanları
Asbestin endüstriyel kullanımı 1990’lı yıllardan itibaren yasaklanmaya başlanmış olsa da fren balatası üretimi, çimento üretimi gibi alanlarda sınırlı miktarlarda kullanımına izin verilmektedir. Türkiye’de 2010 yılından itibaren sınırlı kullanım izni verilen alanlar dışında üretimde kullanımı yasaklanmıştır. Yasaklamalara rağmen halen toprak kapların üretiminde topraktaki düşük miktar kadar bulunmaktadır.
1972 yılında inşa edilen 11 Eylül 2001’de New York’ta terör saldırısı nedeniyle çöken Dünya Ticaret Merkezi’nin enkazının kaldırılması sırasında orada bulunan itfaiyeciler ve işçilerde bir meslek hastalığı olarak asbeste bağlı hastalıklar ve kanserlerin görülme sıklığı arttığı görülmüştür.
2000 yılından önceki yapılarda kullanılması nedeniyle özellikle ülkemizde yaşanan 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremde binaların yıkılması sonucunda havaya karışması ve gelecekte asbeste bağlı hastalıkların görülmesi olasılığını da göz önüne almamız gerekecektir.
Eski yapıların yıkımı ve molozların doğaya bırakılması da asbestin toprağa karışması nedeniyle gelecekte hem hastalıkların görülmesini artıracağı hem de çevre sorunlarına neden olacağı tahmin edilmektedir.
Türkiye’de her yıl yaklaşık 500 yeni vaka görülmekle birlikte Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünyada yılda yaklaşık 30 bin yeni vaka görüldüğünü bildirmektedir.
Tedavi
Etkin tedavisinin bulunmaması koruyucu hekimlik ve hastalıktan korunma tedbirlerinin önemini artırmaktadır.
Kaynaklar:
-
Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, 2013.
-
Dünya Sağlık Örgütü, Asbest, 2014.
-
Amerikan Kanser Derneği, Asbest, 2022.
-
Türkiye Solunum Derneği, Asbest ve Akciğer Hastalıkları, 2022.
-
Asbestle Çalışmalar Uzmanları Derneği, Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Rehberi, 2015.
-
https://tr.wikipedia.org/wiki/Asbest#Mezotelyoma
-
isnedir.com
1- Asbest lifleri
2- Doğada bulunan haliyle asbest
3- Elektron mikroskopta asbest lifleri
4- Elektron mikroskopide Saç teli üzerinde krizotil asbest