728 x 90

Kimyasal Riskler ve Meslek Hastalıkları

Kimyasal Riskler ve Meslek Hastalıkları

Meslek hastalıkları, modern çalışma yaşamının en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak küresel ölçekte ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayımlanan en güncel raporlar…

Prof. Dr. Engin Tutkun
Endüstriyel Toksikoloji ve İş Hijyeni Derneği Başkanı

Dr. İsmail Kaya
İş Yeri Hekimi

Meslek hastalıkları, modern çalışma yaşamının en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak küresel ölçekte ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayımlanan en güncel raporlar, iş sağlığı ve güvenliğinin yalnızca bireysel değil, toplumsal ve ekonomik düzeyde de büyük etkiler yarattığını göstermektedir.

Küresel Ölçekte Meslek Hastalıklarının Önemi

Meslek hastalıkları ve işle ilgili yaralanmalar, her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine ve yüz milyonlarca kişinin sağlığının bozulmasına yol açmaktadır.

WHO ve ILO’nun ortak verilerine göre, 2024 yılı itibarıyla her yıl yaklaşık 3 milyon kişi işle ilgili hastalıklar ve kazalar nedeniyle hayatını kaybetmektedir.

Bu ölümlerin 2,6 milyonu doğrudan meslek hastalıklarından, 330 bini ise iş kazalarından kaynaklanmaktadır. Yani ölümlerin büyük çoğunluğu hastalık nedenlidir ve iş kazaları toplamın küçük bir kısmını oluşturmaktadır.

İşle ilgili ölümlerin en sık nedenleri arasında dolaşım sistemi hastalıkları, malign neoplazmlar (kanserler) ve solunum sistemi hastalıkları başı çekmektedir. Bu üç grup, toplam işle ilgili ölümlerin dörtte üçünden fazlasını oluşturmaktadır.

Epidemiyolojik Veriler ve Bölgesel Dağılım

WHO/ILO ortak tahminlerine göre, 2016 yılında 1,9 milyon kişi işle ilgili hastalık ve yaralanmalar nedeniyle hayatını kaybetmiştir. 2024 yılına gelindiğinde ise bu sayı yaklaşık 3 milyona yükselmiştir.

Erkekler, kadınlara kıyasla işle ilgili nedenlerle daha yüksek ölüm oranlarına sahiptir (erkeklerde 100.000 çalışan başına 51,4 ölüm; kadınlarda ise 17,2 ölüm).

Asya-Pasifik bölgesi, küresel iş gücünün büyüklüğü nedeniyle, işle ilgili ölümlerin %63’ünü oluşturmaktadır.

Tarım, inşaat, ormancılık, balıkçılık ve imalat sektörleri, en tehlikeli sektörler arasında yer almakta ve yılda yaklaşık 200.000 ölümle toplam ölümlerin %60’ını oluşturmaktadır.

IARC Karsinojen Sınıflandırması

Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), kimyasal maddeleri ve diğer ajanları kanserojen potansiyellerine göre dört ana grupta sınıflandırır. Bu sınıflandırma, mesleki maruz kalımların değerlendirilmesinde küresel referans olarak kabul edilir.

IARC Kanserojen Sınıflandırması Tablosu (2020)

2020 yılı itibarıyla IARC tarafından toplam 1.017 ajan değerlendirilmiş ve aşağıdaki şekilde gruplandırılmıştır.

Türkiye’de SGK Meslek Hastalıkları Sınıflandırması

Türkiye’de meslek hastalıkları, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından beş ana grupta sınıflandırılır. Bu sınıflandırma, ILO ve WHO standartları ile uyumlu olarak hazırlanmıştır ve kimyasal ajanlara bağlı hastalıklar A Grubu’nda yer alır.

Her bir kimyasal madde için özgül maruz kalım koşulları ve ortaya çıkabilecek sağlık sorunları ayrıntılı olarak tanımlanmıştır.

Bu sınıflandırmalar, hem uluslararası hem de ulusal düzeyde mesleki kimyasal risklerin tanımlanması, önlenmesi ve raporlanmasında temel referans olarak kullanılmaktadır.

Kimyasal Maruz Kalımların Kronik Hastalıklarla İlişkisi

Uluslararası araştırmalar, iş yerlerinde karşılaşılan çok sayıda kimyasalın, kanser, solunum sistemi hastalıkları, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, nörolojik ve üreme sistemi bozuklukları gibi kronik hastalıkların gelişiminde doğrudan rol oynadığını göstermektedir.

Kronik Hastalıklarla İlişkili Kimyasallar

Bilimsel Bulgular ve Epidemiyolojik Kanıtlar

Kanser:

IARC tarafından Grup 1 (kesin kanserojen) olarak sınıflandırılan kimyasallar, iş yerlerinde sıkça maruz kalınan ajanlardır. Özellikle asbest, benzen, formaldehit, vinil klorür ve krom VI bileşikleri, mesleki kanserlerin başlıca nedenlerindendir.

Solunum Sistemi Hastalıkları:

Asbest, kristalize silika ve kaynak dumanları, KOAH ve pnömokonyoz gibi kronik solunum yolu hastalıklarının önde gelen nedenlerindendir. Yapay taş silikozu, son yıllarda özellikle genç işçilerde hızla artan bir epidemik tabloya yol açmıştır.

Kardiyovasküler Hastalıklar:

Kurşun, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metallerin, kalp-damar hastalıkları ve inme riskini önemli ölçüde artırdığı meta-analizlerle gösterilmiştir.

Endokrin ve Metabolik Hastalıklar:

Bisfenol A, ftalatlar ve kalıcı organik kirleticiler, insülin direnci, obezite ve tip 2 diyabet gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Bu kimyasallar, hormon sistemini bozarak metabolik sendrom riskini artırır.

Nörolojik Bozukluklar:

Kurşun, cıva, mangan ve pestisitler gibi nörotoksik kimyasallar, bilişsel gerilik, Parkinson ve Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklarla ilişkilidir.

Üreme Sistemi Sorunları:

Ftalatlar, pestisitler ve bazı ağır metaller, hem erkeklerde hem de kadınlarda doğurganlık sorunları ve hormonal dengesizliklere yol açar.

Sindirim Sistemi Hastalıkları:

Pestisitler ve glifosat, inflamatuar bağırsak hastalıkları ve mikrobiyom dengesizliği ile ilişkilendirilmiştir.

Cilt Hastalıkları:

Kimyasal temas dermatiti, işle ilgili cilt hastalıklarının %90’ından fazlasını oluşturur ve ciddi ekonomik kayıplara neden olur.

Kimyasal Maruz Kalımın Biyolojik Etki Mekanizmaları

Kimyasal maddelerin insan sağlığı üzerindeki etkileri, maruz kalımın tipi, süresi, dozu ve bireysel duyarlılık gibi faktörlere bağlı olarak farklı biyolojik mekanizmalar üzerinden ortaya çıkar. Bu mekanizmalar, hücresel ve moleküler düzeyde çoklu sistemleri etkileyerek akut ve kronik hastalıkların gelişimine yol açar.

Temel Biyolojik Etki Mekanizmaları

Oksidatif Stres ve Serbest Radikal Oluşumu:

Birçok kimyasal madde, vücutta reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimini artırır. Oksidatif stres, hücre zarlarında, proteinlerde ve DNA’da hasara neden olarak hücresel işlev bozukluklarına ve kronik inflamasyona yol açar. Bu süreç, kanser, kardiyovasküler hastalıklar ve nörodejeneratif bozuklukların gelişiminde kritik rol oynar.

DNA Hasarı ve Mutagenez:

Karsinojen kimyasallar, doğrudan veya dolaylı olarak DNA zincirinde kırılmalara, baz değişikliklerine  ve kromozomal anormalliklere sebep olabilir. DNA tamir mekanizmalarının yetersizliği durumunda, bu hasarlar kalıcı mutasyonlara ve kanser gelişimine yol açar.

Endokrin Sistem Bozuklukları:

Endokrin bozucu kimyasallar (ör. bisfenol A, ftalatlar, pestisitler), hormon reseptörlerini taklit edebilir, hormon sentezini veya metabolizmasını bozabilir. Bu durum, üreme sağlığı, metabolizma ve gelişim üzerinde olumsuz etkilere yol açar. Özellikle düşük dozda ve uzun süreli maruz kalımlarda etkiler daha belirgin hale gelir.

İmmün Sistem Modülasyonu:

Bazı kimyasal ajanlar, bağışıklık sistemini baskılayabilir veya aşırı uyarabilir. Bu, enfeksiyonlara yatkınlık, alerjik reaksiyonlar ve otoimmün hastalıkların gelişimi ile sonuçlanabilir. Kalıcı organik kirleticiler ve ağır metaller, immünotoksisiteye neden olan başlıca ajanlardandır.

Epigenetik Değişiklikler:

Kimyasal maruz kalımlar, DNA metilasyonu, histon modifikasyonu ve mikroRNA ekspresyonunda değişikliklere yol açabilir. Bu epigenetik değişiklikler, gen ekspresyonunu kalıcı olarak etkileyerek hastalık riskini artırabilir ve sonraki nesillere aktarılabilir.

Mitokondriyal Disfonksiyon:

Bazı kimyasallar, mitokondrinin enerji üretim kapasitesini azaltarak hücresel enerji dengesizliğine ve apoptoza (programlanmış hücre ölümü) neden olur. Bu mekanizma, özellikle nörolojik ve kas-iskelet sistemi hastalıklarında önemlidir.

Kimyasal Karışımlar ve Sinerjistik Etkiler

Gerçek işyeri koşullarında genellikle birden fazla kimyasal maddeye aynı anda maruz kalınır. Kimyasal karışımların sinerjistik veya antagonistik etkileri, tekil kimyasallardan daha karmaşık ve öngörülemez sağlık sonuçlarına yol açabilir. Özellikle endokrin bozucuların “kokteyl etkisi” düşük dozlarda dahi ciddi sağlık riskleri oluşturabilir.

Sistemik Sağlık Etkileri

Kimyasal maruz kalımlar, insan vücudunda çoklu organ ve sistemlerde geniş spektrumlu sağlık sorunlarına yol açar. Sistemik etkiler; nörolojik, endokrin, kardiyovasküler, üreme, solunum, sindirim, kas-iskelet, mental sağlık, bağışıklık ve cilt hastalıkları gibi birçok alanı kapsar. Bu etkiler, maruz kalımın tipi, süresi, dozu ve bireysel duyarlılık gibi faktörlere göre değişiklik gösterir.

Nörotoksisite ve Gelişimsel Toksisite

Ağır metaller (kurşun, cıva, mangan), organik çözücüler, pestisitler ve bazı endüstriyel kimyasallar, merkezi ve periferik sinir sisteminde geri dönüşümsüz hasarlara yol açabilir.

Gelişimsel nörotoksinler (ör. manganez, florür, klorpirifos, DDT, tetrakloroetilen, polibromlu difenil eterler), çocuklarda bilişsel gerilik, davranış bozuklukları ve motor fonksiyon kaybı riskini artırır.

Kronik maruz kalım, Parkinson, Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıkların gelişiminde rol oynar.

Endokrin Bozucu ve Metabolik Sendromlar

Bisfenol A, ftalatlar, pestisitler ve kalıcı organik kirleticiler, hormon sistemini bozarak obezite, tip 2 diyabet ve infertilite riskini yükseltir.

Endokrin bozucu kimyasallar, düşük dozda ve uzun süreli maruz kalımlarda dahi etkili olabilir ve etkileri nesiller arası aktarılabilir.

Kardiyovasküler Toksisite

Kurşun, kadmiyum, arsenik gibi ağır metaller, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, inme ve kalp yetmezliği riskini artırır.

Oksidatif stres ve endotel disfonksiyonu, kardiyovasküler toksisitenin ana mekanizmalarını oluşturur.

Üreme Sistemi Bozuklukları

Ftalatlar, pestisitler ve bazı ağır metaller, erkeklerde sperm kalitesinde azalma, kadınlarda hormonal dengesizlik ve infertiliteye yol açar.

Uzun süreli maruz kalım, doğurganlık süresinin uzamasına ve gebelik komplikasyonlarına neden olabilir.

Solunum Sistemi Patolojileri

Asbest, kristalize silika, formaldehit ve uçucu organik bileşikler, KOAH, pnömokonyoz, astım ve rinit gibi solunum yolu hastalıklarının başlıca nedenlerindendir.

Özellikle yapay taş silikozu, genç işçilerde hızla ilerleyen ve ölümcül olabilen bir mesleki sağlık krizidir.

Sindirim Sistemi Bozuklukları

Pestisitler ve glifosat, bağırsak mikrobiyotasını bozarak inflamatuar bağırsak hastalıkları ve metabolik sendrom riskini artırır.

Kimyasal maruz kalım, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında da bozulmalara yol açabilir.

Kas-İskelet Sistemi Etkileri

Kadmiyum ve kurşun, kemik mineral yoğunluğunu azaltır, osteoporoz ve kırık riskini artırır.

Ağır metaller, kemik metabolizmasında ve kalsiyum homeostazında bozulmalara neden olur.

Mental Sağlık Etkileri

Kurşun, cıva, arsenik ve çözücülere maruz kalım, anksiyete, depresyon, bilişsel bozukluk ve davranışsal sorun riskini artırır.

Organik çözücüler, uzun süreli maruz kalımlar bilişsel performans düşüşü ve demans riskinde artışa yol açar.

Bağışıklık Sistemi ve Otoimmünite

Kalıcı kimyasallar ve ağır metaller, bağışıklık sistemini baskılayabilir veya otoimmün hastalık gelişimini tetikleyebilir.

Maruz kalım, enfeksiyonlara yatkınlık ve aşılama etkinliğinde azalma ile ilişkilidir.

Cilt Hastalıkları

Mesleki temas dermatiti, işle ilgili cilt hastalıklarının %90’ından fazlasını oluşturur ve ciddi ekonomik kayıplara neden olur.

Kimyasal ajanlar, tahriş edici ve alerjik reaksiyonlara yol açabilir.

Nanopartikül Maruz Kalımı

Titanium dioksit, gümüş ve çinko oksit nanopartikülleri, üretim işçilerinde inflamasyon, sitotoksisite ve immünotoksisiteye neden olabilir.

Nanopartiküllerin biyolojik etkileri henüz tam olarak aydınlatılamamıştır ve bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Kimyasal Karışımlar ve Sinerjistik Etkiler

Gerçek işyeri koşullarında genellikle birden fazla kimyasal maddeye aynı anda maruz kalınır.

Kimyasal karışımların sinerjistik etkileri, tekil kimyasallardan daha karmaşık ve zararlı sonuçlara yol açabilir.

Maruz Kalım Limitleri ve Değerlendirme

Kimyasal maddelere maruz kalımın güvenli sınırları, uluslararası standartlar ve ulusal mevzuatla belirlenmiştir. Bu sınır değerler, çalışanların sağlığını korumak için temel ölçüttür:

TLV (Threshold Limit Value/Eşik Sınır Değeri): ACGIH tarafından belirlenen, çalışanların 8 saatlik iş günü ve 40 saatlik haftada maruz kalabileceği maksimum kimyasal konsantrasyonudur. TLV-TWA (Zaman Ağırlıklı Ortalama) ve TLV-STEL (Kısa Süreli Maruz Kalım Sınırı) olmak üzere iki ana kategorisi vardır.

TLV-TWA: Uzun süreli, tekrar eden maruz kalımlar için güvenli kabul edilen ortalama konsantrasyon.

TLV-STEL: 15 dakikalık kısa süreli maruz kalımlar için aşılmaması gereken üst sınır. Bir günde 4 defadan fazla tekrarlanmamalı ve aralarında en az 60 dakika olmalıdır.

PEL (Permissible Exposure Limit/İzin Verilen Maruz Kalım Sınırı): OSHA tarafından belirlenen yasal sınır değerlerdir.

OEL (Occupational Exposure Limit/Mesleki Maruz Kalım Sınırı): Avrupa Birliği ve Türkiye gibi ülkelerde kullanılan genel terimdir. AB’de IOELV (Indicative Occupational Exposure Limit Value) olarak da adlandırılır.

Kimyasal maruz kalımın değerlendirilmesinde, işyerinde kullanılan kimyasalların miktarı, kullanım şekli, maruz kalım süresi ve sıklığı dikkate alınır. Risk değerlendirmesi, hem ortam ölçümleriyle hem de biyolojik izleme yöntemleriyle desteklenmelidir.

Araştırma ve İzleme

Kimyasal maruz kalımların işçi sağlığı üzerindeki etkilerinin etkin yönetimi için bilimsel araştırma, sürekli izleme ve gelişmiş analiz yöntemleri kritik öneme sahiptir. Günümüzde, düşük doz ve karışım maruz kalımlarının uzun vadeli sağlık sonuçlarını anlamak için klasik yaklaşımların ötesine geçilmekte ve yeni nesil teknolojiler ile multidisipliner araştırma stratejileri öne çıkmaktadır.

Biyoizleme ve Erken Tanı

Biyoizleme, çalışanların kan, idrar, saç gibi biyolojik örneklerinde kimyasal düzeylerinin ölçülmesini sağlar. Bu yöntem, maruz kalımın gerçek boyutunun ve vücutta birikiminin tespitinde altın standarttır.

Özellikle ağır metaller, pestisitler, kalıcı organik kirleticiler ve yeni nesil kimyasallar için biyoizleme programları geliştirilmiştir.

Erken biyolojik belirteçlerin (biyomarker) kullanımı, sağlık etkileri ortaya çıkmadan önce riskli grupların tespit edilmesine ve önleyici tedbirlerin alınmasına olanak tanır.

Kohort ve Uzun Süreli Takip Çalışmaları

Kohort çalışmaları, belirli bir işçi grubunun uzun yıllar boyunca izlenerek kimyasal maruz kalım ile hastalıklar arasındaki neden-sonuç ilişkilerinin ortaya konmasını sağlar.

Özellikle çocukluk çağında başlayan ve erişkinliğe kadar süren izlem çalışmaları, yaşam boyu maruz kalımın etkilerini anlamada kritik rol oynar.

Gelişmiş ülkelerde, mesleki maruz kalımların sağlık üzerindeki etkilerini izlemek için ulusal ve uluslararası veri tabanları oluşturulmuştur.

Yeni Analitik ve “Omiks” Yöntemler

Omiks teknolojileri (transkriptomik, proteomik, metabolomik), kimyasal maruz kalımların hücresel ve moleküler düzeydeki etkilerini çok boyutlu olarak analiz etmeyi mümkün kılar.

Bu yaklaşımlar, klasik toksikoloji testlerinin ötesine geçerek, düşük doz ve karışım etkilerinin mekanizmalarını aydınlatır.

Toksikogenomik araştırmalar, genetik yatkınlık ve bireysel duyarlılık faktörlerinin belirlenmesinde kullanılmaktadır.

Karışım Toksisitesi ve Düşük Doz Etkileri

Gerçek işyeri koşullarında, işçiler genellikle tek bir kimyasala değil, çok sayıda kimyasalın karışımına maruz kalır.

Karışım toksisitesi (“cocktail effect”), kimyasalların birlikte sinerjistik veya antagonistik etki göstermesiyle klasik risk değerlendirme yöntemlerinin yetersiz kalmasına yol açar.

Düşük dozda ve uzun süreli maruz kalımların sağlık üzerindeki etkileri, yeni epidemiyolojik ve moleküler araştırmalarla daha iyi anlaşılmaktadır.

Sonuç ve Geleceğe Yönelik Öneriler

Kimyasal riskler ve meslek hastalıkları, 21. yüzyılda işçi sağlığı üzerinde çok sistemli ve uzun vadeli etkiler yaratan, küresel düzeyde önlenebilir ölümlerin ve hastalıkların başlıca nedenlerinden biridir. Bilimsel araştırmalar, işyerlerinde kimyasal maruz kalımların kanser, kardiyovasküler hastalıklar, endokrin bozukluklar, nörolojik ve üreme sistemi hastalıkları gibi çok sayıda kronik hastalıkla ilişkili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Politika ve Mevzuat Önerileri

Mevzuatın Güncellenmesi ve Uygulanması: Türkiye ve diğer ülkelerde, kimyasal risklerin yönetimi için mevzuatın uluslararası standartlara tam uyumlu şekilde güncellenmesi ve etkin denetim mekanizmalarının kurulması gereklidir.

Maruz Kalım Sınır Uyumun Güçlendirilmesi: Özellikle yeni nesil kimyasallar, karışım toksisitesi ve hassas gruplar için maruz kalım sınır değerleri düzenli olarak gözden geçirilmeli ve bilimsel veriler ışığında güncellenmelidir.

REACH ve CLP Uyumunun Hızlandırılması: Kimyasal kayıt, değerlendirme ve etiketleme süreçlerinde Avrupa Birliği standartlarının tam olarak benimsenmesi sağlanmalıdır.

Önleyici İş Sağlığı Yaklaşımları

Kontroller Hiyerarşisinin Uygulanması: Eliminasyon, ikame, mühendislik ve idari kontroller ile kişisel koruyucu ekipman kullanımının öncelik sırasına göre uygulanması, işçi sağlığının korunmasında temel stratejidir.

Biyoizleme ve Erken Tanı Programları: Kimyasal maruz kalımın biyolojik izlenmesi ve erken biyobelirteçlerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.

Eğitim ve Farkındalık: İşverenler ve çalışanlar, kimyasal riskler ve korunma yöntemleri konusunda düzenli olarak eğitilmelidir.

Araştırma ve İzleme Öncelikleri

Karışım Toksisitesi ve Düşük Doz Etkileri: Gerçek işyeri koşullarında karşılaşılan kimyasal karışımların ve düşük dozda uzun süreli maruz kalımların sağlık etkileri üzerine multidisipliner araştırmalar desteklenmelidir.

Omiks ve Moleküler Yaklaşımlar: Toksikogenomik, proteomik ve metabolomik gibi yeni analitik yöntemlerle bireysel duyarlılık ve risk faktörleri daha iyi anlaşılmalıdır.

Ulusal ve Uluslararası Veri Tabanları: Entegre izleme ve kayıt sistemleri kurularak epidemiyolojik verilerin karşılaştırılabilirliği artırılmalıdır.

Hassas Grupların Korunması

Çocuklar, hamileler, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar için özel koruma politikaları geliştirilmelidir.

Düşük gelirli ve endüstriyel tesislere yakın topluluklarda risk azaltıcı önlemler önceliklendirilmelidir.

Sürdürülebilir ve Güvenli Kimya Yaklaşımı

Yeşil Kimya Prensipleri: Doğada kolayca parçalanan, toksisite profili düşük ve sürdürülebilir üretim süreçlerine sahip kimyasalların geliştirilmesi ve kullanımı teşvik edilmelidir.

Alternatif Teknolojiler: Zararlı kimyasalların yerine güvenli alternatiflerin geliştirilmesi için Ar-Ge destekleri artırılmalıdır.

Admin

Admin
ADMINISTRATOR
PROFILE

Son Yazılar