728 x 90

İş Kazası Nedir? Hangi Haller İş Kazasından Sayılır?

İş Kazası Nedir? Hangi Haller İş Kazasından Sayılır?

İş kazaları günümüz çalışma hayatı içerisinde insan hayatını tehdit eden önemli bir unsur olmakla birlikte, bunun yanında ekonomik kayıp bakımından da

İş kazaları günümüz çalışma hayatı içerisinde insan hayatını tehdit eden önemli bir unsur olmakla birlikte, bunun yanında ekonomik kayıp bakımından da ciddi sorunlarından biri olarak dikkati çekmektedir.

Küresel anlamda, iş kazalarıyla ilgili istatistiklere bakıldığında ortaya çıkan tablo oldukça endişe vericidir. 2022 yılına ait veriler en az 1843 işçinin iş kazası nedeniyle hayatını kaybettiği yönündedir. AB’nin resmi istatistik kurumu EUROSAT ve SGK’nın verilerine göre Türkiye, Avrupa’da en fazla işçi ölümlerinin yaşandığı ülke olarak kayıtlara geçmiş görünmektedir. Türkiye’yi Fransa ve Bulgaristan takip etmektedir. En düşük ölüm oranının ise Hollanda’da olduğu bildirilmektedir.

Türk Hukukunda iş kazası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3’üncü maddesinde “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” şeklinde ifade edilmektedir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13’üncü maddesinde ise iş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması hüküm altına alınmıştır.

İş kazası olarak sayılan haller şu şekilde sıralanmıştır;

  1. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  2. b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 Md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  3. c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  4. d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 Md.) Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  5. e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.

İş kazasının gerçeklemesi halinde ise işveren SGK’ya;

İş kazasının 4’üncü maddenin birinci fıkrasının;

  1. a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
  2. b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,

bildirim yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. Belirtmek gerekir ki mevzuatta tanımlanan bu süreler iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlamaktadır. İş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren 3(üç) iş günü içerisinde Kurum’a bildirilmemesi veya geç bildirilmesi halinde işveren hakkında idari para cezası uygulanmaktadır. İdari para cezaları işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak artarak hesaplanmaktadır. 2023 yılı yeniden değerleme oranına göre belirlenen idari para cezaları ise şu şekildedir;

Tehlike Sınıfı İşçi Sayısı

10’dan az olan

 

İşçi Sayısı

10-49 arası olan

 

İşçi Sayısı

50’den fazla olan

 

Az Tehlikeli 15.529-TL.

(Min. ceza ile aynı)

 

15.529-TL.

(Min. ceza ile aynı)

 

23.293-TL.

(%50 artırılarak)

 

Tehlikeli 19.411-TL.

(%25 artırılarak)

 

23.293-TL.

(%50 artırılarak)

 

31.058-TL.

(%100 artırılarak)

 

Çok Tehlikeli 23.293-TL.

(%50 artırılarak)

 

31.058-TL.

(%100 artırılarak)

 

46.587-TL.

(%200 artırılarak

 

 

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İŞ KAZALARI DEĞERLENDİRMELERİ;

  • Kazanın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinde sayılı biri olmalıdır. Bu konuya ilişkin, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2015 tarih 2015/21183 Esas, 2025/ 21122 Karar sayılı ilamında;

“Davacılar, 15.02.2009 tarihinde iş kazası geçirdiklerinin tespitini istemişlerdir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacıların avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi…Yapılan yargılama sonunda, davaya konu olayın, ” işveren tarafından araç tahsisinin yapılmaması sebebiyle işveren emir ve talimatı olmaksızın işçilerin kendi tercihleri ile M. Ç. in kullanmış olduğu araca binmeleri şeklinde gerçekleştiği, işveren tarafından bizzat araç tahsisi durumunun olayda bulunmadığı, 5510 sayılı kanun 13 madde 1 fıkra e bendi gereği iş kazası şartlarının oluşmadığı, olayın trafik kazası niteliği taşıdığı” gerekçesiyle iş kazası olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmış ise de; Yukarıda belirtilen düzenlemenin “c” bendine uygun olarak görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmeleri nedeniyle asıl işlerini yapmaksızın geçen zamanda davacıların tayin edildiği çalışma sahasına gitmek için bindikleri araçta trafik kazası geçirmeleri şeklinde gerçekleşen olayın, değinilen kanun maddesi kapsamında iş kazası olduğunun belirgin olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir. O hâlde, davacıların avukatının bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 01.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

  • İş kazası bakımından değerlendirme yapılırken meydana gelen kaza ile oluşan zarar arasında illiyet bağının bulunması önemlidir. Bu konuya ilişkin Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 22.04.2008 tarih 2007/21368 Esas, 2008/6355 Karar sayılı ilamında;

“Davacı murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı ile dahili davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dava iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacıların murisi K.G. olay günü sevk ve idaresindeki işverene ait … plakalı araçla görevli olarak Sinop ilinden Samsun ili istikametine seyir halinde iken, karşı yönden gelen A. Ü. yönetimindeki …. plakalı araçla  çarpışması ile    meydana gelen kaza sonucu öldüğü ve karara esas 29.11.2002 tarihli kusur raporunda   üçüncü kişi A.Ü. ’e % 100 kusur  verildiği işveren davalının ise kusurunun  bulunmadığı uyuşmazlık konusu değildir.  Uyuşmazlık olayın 3. kişinin kusurundan kaynaklanması halinde sigortalının zararından davalı işverenin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İşyerinde meydana gelen iş kazaları nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğunun niteliği Yargıtay’ın önceki kararlarında da benimsediği görüşe göre, kusura dayanmaktadır. İsviçre ve Türk Hukuk Sisteminde özel bir düzenleme söz konusu olmadıkça asıl olan kusur sorumluluğudur. İşverenin kusurlu eylemi ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı yoksa, işverenin sorumluluğundan söz edilemez. Kusur sorumluluğunda 3 halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar, mücbir neden, zarar görenin kusuru ve 3. kişinin kusurudur. Öğretide illiyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri için geçerli olduğu vurgulanmaktadır. Kusurlu olmadığı halde işvereni, meydana gelen zarardan sorumlu tutmak adalet ve hakkaniyet duygularını incitir.  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.3.1987 tarih ve 1986/9 – 722 Esas, 203 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır.  Başka bir anlatımla kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluk için yeterli olmayıp, eylemle zarar arasındaki uygun neden-sonuç bağının işçinin ya da üçüncü kişinin tam kusuru ile kesilmemiş olması da zorunludur. Somut olayda, üçüncü kişi durumunda olan   dava dışı A.Ü. ’in   kusurlu olduğu açık-seçiktir. Hal böyle olunca, zararlandırıcı sigorta olayı üçüncü kişinin kusurlu davranışı   sonucu oluştuğuna ve işverenin kusuru bulunmadığına göre, nedensellik bağının kesildiğinden, davalı   işverenin sorumluluğuna gidilemeyeceği ortadadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların öteki temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,22.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

5510 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde yer alan iş kazası sayılan hallerle birlikte, Kanun’un 4’üncü maddesi gereği iş kazasına uğrayan çalışanın o işyerinde sigortalı çalışan olması da iş kazasının tespiti açısından belirleyicidir. Bu duruma ilişkin Yargıtay Hukuk Dairesi’nin 31.03.2016 tarih 2014/27166 Esas 2016/4662 Karar sayılı ilamında;

Dava, 04.02.2012 günlü olayın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 13 ve devamı maddeleridir…. Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.” şeklinde tanımlanmıştır.5510 sayılı Kanunun 4. maddesinde “Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; a) Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,”ın sigortalı sayılacağı belirtildikten sonra, 5 ve 6. maddede bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacak kimseler ile bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı kimseler açıklanmış, 12. maddede, bu Kanunun uygulanmasında 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar “işveren” olarak tarif edilmiş, 7. maddede de, çalışmaya başlama ile sigortalılığın başlayacağı hüküm altına alınmıştır. Sigortalı…’ın mesai bittikten sonra işyeri sınırları içerisinde bulunan servis araçlarının bulunduğu yere gelip servis aracına binmek istediği sırada, aynı işyeri çalışanı olan ve daha önceden husumeti bulunan …in aynı gün işyerindeki bir tartışmanın devamı gereği sigortalının koluna girerek servis alanından uzaklaştırarak götürdüğü boş bir alanda bıçaklayarak öldürmesi şeklinde meydana gelen olayda; işyeri çalışanlarının servisle taşınması halinde taşıma ve nakillerin işveren sorumluluğunda olması, eylemin servis alanı içerisinde başlayıp servis alanı dışında tamamlanmış olması karşısında davaya konu olayın iş kazası olarak kabulü yerinde olacaktır. Ne var ki bildirimli çalışması bulunmadığı anlaşılan sigortalı …’ın, olay tarihi olan 04.02.2012 itibarıyla hangi davalı Şirket nezdinde (…Giyim Sanayi ve Tic. Ltd. Şti /…eks. Sn. Ve Tc. Ltd. Şti) görev yaptığı araştırılarak belirlenmemiştir. Şu halde yapılması gereken iş; iş kazasının meydana geldiği tarih itibarıyla sigortalı …’ın hangi davalı Şirket nezdinde çalıştığı, davalı Şirketler arasında asıl işveren/alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı araştırılarak varılacak sonuca göre karar verilmelidir. O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 31.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Nitekim, bir olayın iş kazası olup olmadığının değerlendirilmesi yapılırken öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken husus, kazanın mevzuatta tanımlandığı gibi işyerinde veya işin yürütümü esnasında olup olmadığıdır. Bununla birlikte bir diğer önemli husus ise, Kurum’a yapılan iş kazası bildirimidir. Ticari hayatın olağan akışında işverenler bazı hallerde kazanın iş kazası olup olmadığı konusunda tereddüt yaşamakta ve bu nedenle Kurum’a bildirim süresini kaçırmakta ve kazanın iş kazası olarak tespit edilmesi halinde ise idari para cezası ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu konuda Kurum’a bildirim yükümlülüğünün bir idari prosedür olduğunu, Kurum’a bildirim yapılması halinde işverenin iş kazası bakımından sorumluluğunun doğacağı anlamına gelmediğini belirtmek gerekecektir. İş kazasının bildirimi idari bir süreç olup, iş kazasının meydana gelmesinden işverenin hukuki veya cezai sorumluluğu ise Kurum’a bildirim yükümlülüğünden bağımsızdır. Bu nedenle, her halükarda iş kazası bildirimin yapılması önem arz etmektedir.

Av. Simay Dalgıç

Simay Dalgıç, 1991 Sakarya doğumludur. Evlidir. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Sakarya’da tamamladı. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2015 yılında mezun oldu. Aynı sene Gültekin Hukuk Bürosu’nda stajyer avukat olarak çalışmaya başladı ve halen Gültekin Hukuk Bürosu’nda avukat olarak çalışmaya devam etmektedir. Gültekin Hukuk bürosu avukatı olarak, 2017 yılına kadar Demirören Medya Şirketinde stajyer avukat ve avukat olarak çalıştı. 2017 yılında Tez Medikal şirketine tam zamanlı olarak hukuk hizmeti vermeye başladı, halen Tez Medikal OSGB şirketi ve bağlı şirketlerine hukuk hizmeti vermeye devam etmektedir. <strong>Alınan Eğitimler:</strong> Kişisel Veriler ve Sağlık Verilerinin Korunması (Sertifikalı) (Prof. Dr. Av. Murat Volkan Dülger )-Haziran 2017 6698 Sayılı Kanun Kapsamında Kişisel Veriler ve Sağlık Verilerinin Korunması(Sertifikalı) Yeditepe Üniversitesi Aralık 2017 İş Sağlığı ve Güvenliğinde KVKK Uygulamaları (Prof. Dr. Murat Volkan Dülger- Prof.Dr. Erdem Özdemir )- İSO Mayıs 202