728 x 90

Kamusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Düzeni Şart

Kamusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Düzeni Şart

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı ve uygulamaları açısından ülkemizin olumlu bir noktada olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir.

Dr. Arzu Çerkezoğlu / DİSK Genel Başkanı

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı ve uygulamaları açısından ülkemizin olumlu bir noktada olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. 2000’li yılların başında yılda ortalama 1.200 arkadaşımızı ölümlü iş kazalarında yitirirken, bugün gelinen noktada yıllık ortalama 1.500 insanımız çalışırken yaşamını yitiriyor. Türkiye’nin Avrupa’da ve dünyada ölümlü iş kazalarında akla gelen ilk ülkelerden birisi olması, meslek hastalıklarının ise neredeyse tamamen yok sayılması ve bu durumun asla değişmemesi kabul edilebilir bir durum değil.

DÜZENLEMELERE RAĞMEN İKTİDAR SINIFTA KALDI

Kağıt üzerinde bakıldığında bu alanda çeşitli adımların atıldığı savunulabilir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin temelini oluşturan 155 ve 187 sayılı ILO Sözleşmeleri ülkemiz tarafından yıllar önce onaylandı. Yine kritik öneme sahip 161 (Sağlık), 167 (İnşaat), 176 (Maden) sayılı ILO sözleşmeleri de kabul edilmiş durumda. 2005 yılında Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi oluşturulmuş; 2006-2008, 2009-2013 ve 2014-2018 Yönlendirici Stratejik Belgeleri hazırlanmış; 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkarılmış, kısacası alana ilişkin yönetmeliklerin ILO sözleşmeleriyle asgari uyumluluğunun sağlandığı iddia edilmiştir. Ancak tüm bu düzenlemelere rağmen iş kazaları ve meslek hastalıklarına dair ülkemizin kötü karnesinde bir değişim olmamıştır. 

2012 Haziran’ında çıkarılan 6331 sayılı yasa, işçi sağlığı iş güvenliği alanını kamusal bir anlayışla düzenleme yerine tamamen piyasanın insafına bırakmış, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki sorunların bu yolla çözülebileceği yanılsaması yaratılmıştır. İşçi sağlığı iş güvenliği alanının ekonomi-politiği, mevcut sermaye birikim rejiminin önünde engel teşkil etmeyen, aksine kendisi de birikim sağlanacak bir yapı olarak işverenlerin beklentileri doğrultusunda düzenlenmiş, sonuçta iş cinayetleri azalmak bir yana aksine hızla yükselmiştir.

Sorunun esası 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın çıkış sürecinden yatmaktadır. Yasa 2012 yılında sosyal diyalog mekanizmaları layıkıyla işletilmeden, sosyal tarafların mutabakatı olmadan, “Biz yaptık oldu” anlayışıyla çıkarılmış ve bu nedenle de işverenlerin ve iktidarın bu alana dair isteklerini ve beklentilerini yansıtmıştır. Çalışma yaşamında son yıllarda sıkça görmeye alıştığımız, işveren-iktidar mutabakatıyla çalışma yaşamını düzenleme yönteminin sağlıklı sonuçlar doğurmasını beklemek mümkün değildir ve birçok başka konuda olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi yaşamsal bir konuda da maalesef bu yaklaşımın olumsuz sonuçları defalarca acı biçimde ortaya çıkmıştır. 

Çalışma yaşamının her alanında bu tek taraflılık büyük sıkıntı yaratmaktadır. 6331 sayılı yasanın çıktığı 2012 yılından günümüze, işverenlerin kendi önlerinde engel olarak gördüğü her düzenleme ya gevşetilmiş ya belirsiz hale getirilmiş ya da sürekli ötelenmiştir. 11 yılda 6331 sayılı yasada yapılan irili ufaklı değişiklik sayısı 40’ı bulmuştur. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanı sermaye birikim sürecinin ihtiyaçları doğrultusunda bir “yapboz tahtası”na dönmüştür. Sermayenin taleplerine uygun düzenlemelerle, denetim ve yaptırımlar işlevsiz kılınmış, böylece dizginsiz bir sömürü ilişkilerinin de önünü açmıştır. Sonuç olarak gerek ILO Sözleşmeleri gerekse AB Direktifleri kabul edilip imzalanmış ama uygulamaya gelince torba yasalarla bütün bunların içini boşaltan değişiklikler yapılmıştır. 

Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yapısı parçalanmış, ilgili kurumlar etkisiz kılınmış, Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi ortadan kaldırılmış, Ulusal Eylem Planları kağıt üzerinde kalmış ve uygulama alanı yaratılmamıştır. 2005 yılında oluşturulan ve sosyal taraflar açısından dengeli bir temsiliyet sağlanamayan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra nerdeyse fiili olarak ortadan kaldırılmıştır.

KAMU DENETİMİ SAĞLANMALI!

İş yerlerinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği pratiklerinin geliştirilmesi ve mekanizmalarının uygun işletilmesinin önemli bir koşulu, kamunun denetim ve yaptırımlarıdır. Oysa son yıllarda bu denetim ve yaptırım işlevleri büyük ölçüde akamete uğratılmıştır. ILO müfettiş başına düşen sanayileşmiş ülkelerde 10 bin, sanayileşmekte olan ülkelerde 15 bin aktif çalışan olması gerektiğini söylemektedir. Ülkemizde ise müfettiş başına 17 bin aktif çalışan bulunmaktadır. Denetimlerin ve yaptırımların caydırıcı olması için kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi söz konusu olmamış, aksine kapasite fiilen zayıflamış, işverenler lehine ve işverenlerin talepleri çerçevesinde düzenlemeler tercih edilmiştir.

Öte yandan işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında dış denetimden daha önemli olan şey “iç denetim”dir. İş yerinde çalışanları bu alana dair söz ve karar sahibi olabilmesinin, sürece daha etkili müdahale edebilmelerinin koşulu ise sendikalı olmaları, örgütlü olmaları, sendikal haklarını kullanabilmeleri ve sendikalarını özgürce seçebilmeleridir. Ancak ülkemizde mevzuattan fiili uygulamalara kadar her şey ama her şey işçilerin sendikalı olmasını ve sendikal haklarını kullanmasını engellemek üzerine kuruludur. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun Küresel Haklar Endeksi’ne göre ülkemiz hakların kullanımı açısından en kötü 10 ülkeden biridir. Sendikal mevzuatımız hâlâ ILO sözleşmeleri ile uyumsuzdur. Sendikal barajlar gibi mevzuat engellerinin yanı sıra işverenlerin sendikalaşmayı önlemeye yönelik hukuksuzlukları hiçbir ciddi yaptırım ile karşılaşmamaktadır. Bu koşullar altında işçilerin yaşamlarını ve sağlıklarını kaybetmeden çalışacakları bir çalışma yaşamı için mücadele güçleri de zayıflatılmaktadır.

Bu nedenle, eksiğiyle, gediğiyle, sorunlu yanlarıyla bile kağıt üzerinde kalan düzenlemelerin hayata geçmesi için sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması şarttır.  İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanını temel örgütlenme alanı olarak ele alan sendikaların işyerlerinde örgütlülüğü hayati önemdedir. Sendikalaşmanın ve sendikal hakların önündeki her engel aslında işçilerin yaşamını ve sağlığını tehdit eden bir düzenin devamlılığını sağlamaktadır.

NE KADER NE DE FITRAT

Aslında temel sorunumuz yerin yedi kat dibinde veya gökdelenin tepesinde çalışan bir işçiyle herhangi bir üretim aracı arasında bir fark görmeyen, tümüne maliyet gözüyle bakan bir zihniyetin egemenliğidir. İş cinayetlerine “kader” diyen, “fıtrat” diyen; bu alandaki tüm sorumluluğu çalışanların omuzlarına yıkarak işçilerin güvensiz davranışlarından dem vuran; çözümü de piyasaya havale eden bir anlayışla bu alandaki sorunların çözülmesi mümkün değildir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanı tepeden tırnağa yeniden kurulmalıdır. Kamusal bir işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı yaratmak için bütünlüklü bir sistem gerekmektedir. Bunun olması için ise;   

  1. Özgür ve demokratik bir sendikal örgütlenmenin önünü açmaktan uzak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu yeniden düzenlenmeli, özgürlükçü ve katılımcı bir demokratik düzenleme gerçekleştirilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulamada denetlenebilmesinin tek yolu, sendikalar eliyle demokratik denetim sistemlerinin oluşturulmasıdır. Ancak bu şekilde oluşturulmuş mekanizmaların işletme düzeyinde etkin olması sağlanabilir.
  2. Güvencesiz istihdam çalışanların yaşamlarını ve sağlıklarını savunmalarının önündeki en önemli engellerdendir. Tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmesi gerekmektedir.
  3. Mevcut 6331 sayılı kanun yerine, sağlık, güvenlik ve çevreyle ilgili olarak kamusal bir anlayışın benimsenmesi, sendikaların, meslek oda ve birliklerinin ve üniversitelerin etkin katılımıyla özerk-demokratik bir kurumsal yapının oluşturulması şarttır.

İnsanlarımızın insanca çalışacağı bir çalışma yaşamının kurulması için; işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında maliyetleri veya kâr oranlarını değil insan yaşamını ve sağlığını önceleyen kamusal bir mekanizmanın aklın ve bilimin rehberliğinde kurulması için biz DİSK olarak her türlü çabayı gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz.

Admin

Admin
ADMINISTRATOR
PROFILE

Son Yazılar