728 x 90

Yasanın 12. Yılında Hallerimiz

Yasanın  12. Yılında  Hallerimiz

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 12. yılını doldurdu. Aylar öncesinden alay’ı valayla il il tanıtım toplantıları yapıldı, görsel ve yazılı basın bu yasa için seferber edildi…

Dr. Figen Şahpaz  / Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İş Yeri Hekimliği Kolu Yürütme Kurulu Üyesi

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 12. yılını doldurdu. Aylar öncesinden alay’ı valayla il il tanıtım toplantıları yapıldı, görsel ve yazılı basın bu yasa için seferber edildi, işveren ve işçi sendikalarında geniş katılımlı lansman toplantıları yapıldı. Bundan sonra her şey çok güzel olacak denildi, örnek bir yasa yaptık, çok büyük bir açığı, ayıbı kapattık, bundan sonra kimse açıkta kalmayacak, bu yasa herkesi kapsayacak, kamu-özel bütün çalışanlar İSG koruması altına girecek, artık işçiler çalışırken/çalıştıkları için hastalanmayacak, ölmeyecek, çok güzel ve kapsayıcı bir yasa yaptık denildi. Hızla 30’un üzerinde yönetmelik hazırlandı, hala eksikler olmasına rağmen çoğu tehlike ve riskleri, sektörleri kapsayan düzenlemeler yapıldı.

Söz verdikleri gibi uygulamada kamu-özel tüm çalışanlar halen İSG hizmetlerinden tam olarak yararlanamıyor. 50’den az işçisi olan az tehlikeli işyerleri ve kamu çalışanlarını kapsayan maddesi geçen aralık ayında 1 yıl daha ertelendi, bununla beraber toplamda 5 kere erteleme oldu. İlgili sendika, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşlarının görüş ve önerileri alınmadan, çalışma grupları kurulmadan, sahanın gerçekleri ve bilimsel gereklilikler göz ardı edilerek, ortak akıl olmadan, yapılan uyarılar ve itirazlar dikkate alınmadan, masa başında, ben yaptım oldu mantığıyla yasa yapılırsa bundan başkası beklenemezdi zaten.

Bu kadar güvenilen ve övünülen yasanın alanda iyileştirmelere neden olacağı beklenir, işçilerin çalışırken hastalanmalarının, ölmelerinin önüne geçilir, en azından meslek hastalığı ve iş kazası sayıları azalma eğilimine girer, iş cinayetlerinden ölümler yıllar içinde azalır diye düşünülür değil mi? Yasa yayınlandığından bu yana yani toplam 12 yılda, İSİG Meclisinin kayıtlarına göre 22.145 işçi, iş kazası sonucu hayatlarını yitirdiler (https://www.isigmeclisi.org/). Daha da kötü olan ise bu sayılarda azalma yerine yıllar içinde artış olması.

Yasanın uygulamaya başladığı 2012 yılında 878 işçimizi iş kazalarında yitirmişiz. 2013’e 1203 işçi ölürken, 2014’te 1886, 2017’de 2017, 2020 yılında 2427, 2024’ün ilk 8 ayında ise toplam 1201 işçiyi iş cinayetlerinde kaybetmişiz. Yani günde yaklaşık 6-7 işçiyi, ayda ortalama 150-200 işçiyi inşaatlarda, yollarda, trafik kazalarında, yüksekten düşerek, elektrik çarparak, tamamı önlenebilir nedenlerden, bile isteye göz göre göre öldürüyoruz.

Erzincan’ın İliç Çöpler Altın Madeni’nde 7 işçimiz hala toprak altında, TBMM’de kurulan İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonunun haziran ayındaki toplantısında denetim eksikliği olduğu saptandı. Soma’nın Bartın’ın İliç’in raporlarında ağır ihmallerin olduğu ortaya çıktı. Soma’da 301 madenci öldüğünde nasıl olur, bu kabul edilemez demiştik. Ülkemizde her 2 ayda bir Soma Katliamından fazla işçi ölüyor. Ölümler bile isteye, yapılması gereken yapılmadığı, yasalara tam uyulmadığı için, denetim yetersizliğinden, göz göre göre geliyor. Bu yüzden ölümlü iş kazası değil iş cinayeti diyoruz bu ölümlere.

Son 10 yılda 689 çocuk çalışırken ölmüş, Türkiye’de çocuk işçilik oranının son yıllarda %221,1’ e çıkmış, yaklaşık 1,4 milyon çocuk okul forması yerine işçi kıyafeti giymek ve çalışmak zorunda. Özellikle yaz aylarında okulların kapanmasından ve mevsimlik işlerden dolayı bu sayı 2-3 katına çıkabiliyor. Çocuk işçi ölümlerinin yüzde 50’den fazlası tarım sektöründe oluyor. Her gün 1 veya 2 çocuğumuz çalışırken ölüyor. Çalışma yaşı 4’e inmiş durumda, ölen çocuklarımızın 238’i 14 yaş altında. İş cinayetlerinde ölenlerin yaklaşık %4’ü çocuk, %3’ü 65 yaş üstünde. 65 yaşın üstünde niye çalışır ki insan, diğer ülkelerdeki akranları gibi dünyayı gezmesi ya da geleneksel olarak torun bakması gerekmiyor mu yaş almışlarımızın?

Bunlar sadece kayıt altına alınan işçilerin verileri. Bir de karın tokluğuna, güvencesiz, sendikasız, merdiven altı dediğimiz işletmelerde hiçbir işçi sağlığı ve güvenliği önlemi alınmadan çalışanlar var. Onlar bu istatistiğin içinde değiller.

2023 yılı SGK verilerine göre meslek hastalığına yakalanan işçi sayısı 945 (https://www.sgk.gov.tr/Istatistik/Yillik/). Hepimiz biliyoruz ki sene sonunda telaffuz edilen bu rakamlar doğru değil. Hastalık tanısını hekim koyar, önce işyeri hekimi meslek hastalığından şüphelenir, çalışanı eğitim araştırma veya üniversite hastanelerinin meslek polikliniğine sevk eder, ileri sorgulamalar ve değerlendirmeler sonucu tanı kesinleşirse istatistiklere bu rakamların yansıması beklenir, halbuki bizde sadece SGK sağlık kurulunca %10 ve üzeri işgücü kaybı olanlara meslek hastalığı tanısı konuluyor ve yıl sonlarında bu rakamlar açıklanıyor. Dolayısıyla sadece çalıştığı işyeri, yaptığı iş nedeniyle hastalanan işçi sayısının yayınlananın 20-30 katı daha fazla olması beklenir diye bir öngörümüz var. İSG uygulamalarının görece iyi olduğu ülkelerde her bin çalışandan birinin çalıştığı işyeri, yaptığı iş nedeniyle hasta olabileceği beklenirken ülkemizde bu oranın çok daha yüksek olması gerektiğini düşünüyoruz. Daha doğru bir şekilde meslek hastalığı tanısı koyamıyoruz. Tespit yapamazsanız önlem de alamazsınız.

Her ile yenilerini açmamız ve donatmamız gerekirken sadece üç tane olan meslek hastalıkları hastanelerini kapatıyor ya da işlevsiz hale getiriyoruz. Ankara’daki MHH’nin akibetinin ne olacak hala belli değil. Önce kapatılacak denildi, sonra 15 yataklı ama işlevsiz ve yetersiz bir hastaneye dönüştü, yetkin ve yetişmiş kadroları başka hastanelere dağıldılar. Üniversitelerin ve eğitim araştırma hastanelerinin iş ve meslek poliklinikleri ise hala çok yetersiz.

Yasa çıkalı 12 yıl dolduğu halde kamuyu bir yana bırakın, tam rakamı bilmemekle beraber işyerlerinin %50’sinin hala bir işyeri hekimi olmadığını ve çalışanların hala en asgarisinden de olsa bir İSG hizmeti almadığını tahmin edebiliyoruz, bunun bakanlık yetkilileri tarafından bilinmemesi mümkün değil, bunu denetleyen de yok, bu işyerlerine ceza kesen de varsa da sorunun çözümüne yönelik müsbet bir girişim olmadığı kesin. İyi kötü bir yasamız var ama o bile tam olarak uygulanmıyor.

6331 Sayılı Yasa çalışma yaşamına olumlu katkı sunmadı, kimlere yaradı peki? Bu yasa sayesinde İSG hizmetleri piyasaya açıldı, taşeronlaştırıldı, hizmeti Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri adı altında özel şirketler aralarında paylaştılar, OSGB’lerin arasında acımasız vahşi bir rekabet oldu, yıllar içinde sayıları hızla arttı. Belki hizmet alan işyeri sayısı arttı ama OSGB’ler arasında yaşanan acımasız rekabet sonucu hizmet kalitesini ve niteliğini düştü. İSG profesyonellerinin %90’a yakını OSGB’lerde çalışmak zorunda kaldılar, mesleki bağımsızlıklarını ve iş güvencelerini yıllar içinde hızla kaybettiler. İşyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanlarının maaşları düştü, sigortaları tam yatırılmadı, maaşlarını zamanında alamadılar. Sağlıksız ortamlarda ve kötü çalışma koşullarında hizmet vermek zorunda kaldılar. Bir hekimin 200’ün üzerinde işyerine hizmet götürmesi mümkün mü? Elinde çantasıyla kendi aracıyla, yakıtını kendisi koyarak, yolda geçen saatlerin çalışmadan sayılmadığı, gün içinde onlarca işyerine gitmek zorunda kalarak, kendine ait odası, muayene masası olmayan işyerlerinde çalışmak zorunda kaldılar.

İşyeri hekimi ve hemşiresi, iş güvenliği uzmanı yetiştirmek meslek örgütlerinden alındı özel eğitim şirketlerine devredildi. Bu merkezler eğitime gelene ayrı gelmeyene ayrı 2 tarife uyguladılar, eğitimde kalite düştü, mevzuattan habersiz işyeri hekimleri, uzmanlar yetiştirildi ne yazık ki.

Neden böyle yapıldığı anlaşılamasa da sertifikalarımızın süresi 5 yılda yatırdığımız bir miktar para karşılığında yenilenmeye başlandı.

Elimizdeki son verilere göre aktif olarak çalışan 14.700 işyeri hekimi var. Artık Hipokrat yeminini edebilmenin bile zorlaştığı bir dönemdeyiz ne yazık ki. İşyeri hekimleri hakkettikleri maaşları alamıyor, bazı işyerleri sigortayı tam yatırmıyor hem bağlı olduğu OSGB yöneticisi hem de hizmet verdiği işyerinin yöneticisinin talepleri arasında bunalıyor, mesleklerinin ilmen fennen gereğini yerine getirmekte zorlanıyor, mesleki bağımsızlığınızın ellerinden hızla kayıp gittiğini hissediyor, işten atılmaktan, işsiz kalmaktan korkuyor, çok sayıda işyerinde, uygun olmayan çalışma koşulları içinde, kendilerine ait bir odası bile olmadan çalışmak zorunda kalıyor.

Hekimliğimizi gereği gibi yapabilmemiz için bilimin yol göstericiliğinde, birey ve toplum sağlığını önceleyen, piyasanın rekabetçi ve acımasız koşullarına mesleğin ve hekimin kurban edilmediği, mesleki özerkliğimizin sağlandığı, iş güvencemizin işverenlerin iki dudağının arasında olmadığı, kamusal bir anlayışla çalışabileceğimiz ortamların yaratılması gerekmektedir diye düşünüyoruz.

İşçilerin sağlığını ve güvenliğini, İSG çalışanlarının özlük haklarını ve mesleki bağımsızlığını gözeten, İSG hizmetlerini yöneticilerin boyunduruğundan kurtaran kamusal bir “İSG Hizmet Sunum Modelini” geliştirmek, bugün gelinen noktada bir çözüm olarak durmaktadır.

6331 Sayılı Yasanın alanda yaptığı tahribat ortadayken, kamusal bir İSG hizmet modelini talep etmek ve bu konuyu bir mücadele başlığına çevirmek; emekten yana, bilimsel değerleri önceleyen, mesleki bağımsızlığı gözeten, işçi sağlığı ve güvenliğini önemseyen bizim gibi örgütler için tarihi bir görev olarak düşünülmelidir. Bir an önce Ulusal İşçi Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü kurulmalı, işverenlerden risklerine göre orantılı primlerden toplanan bir havuz oluşturulmalıdır.

Meslek hastalıkları kayıt, bildirim, tanı sürecini Sağlık Bakanlığı üstlenmelidir. Özel/kamusal tüm hastaneler, uzmanlık dalları ve hekimler bu sisteme dahil edilmeli; meslek hastalığı tıbbi tanısı sonrası yasal tanı için gerekirse illiyet bağı olarak SGK sistemi ile entegre olan bir sistem oluşturulmalı; meslek hastalıkları hastaneleri Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Enstitüsü benzeri bir yapının özelleşmiş parçalarından biri haline dönüştürülmelidir. Bu yapıda araştırma kuruluşları, merkezi laboratuvarlar, poliklinik ve yatarak tedavi hizmetleri veren birimler entegre şekilde çalışmalıdırlar.

Sonuç olarak İSG yasası yetersiz, yetersiz olmanın yanında uygulamada sorunlar yaşanmaktadır. İşçi sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin çalıştırılma süreleri yetersizdir. Çok disiplinli çalışma alanı olması özelliği yasalara yansıtılamamaktadır (İş psikolojisi, iş hijyenisti, işçi beslenme uzmanı, ergonomist vb.) Bütün bunların bir sistem içinde ele alınıp yeniden düzenlenmesi gereklidir. Tehlike sınıfları da dikkate alınarak, belli sayı ve üzerinde çalışanı olan işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği birimi kurulması zorunlu olmalıdır. Belirlenen sayının altında çalışanı olan iş yeri iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini dışarıdan alabilir. İşverenlerin ortaklaşa kurdukları ortak sağlık ve güvenlik birimi kurabilir, etkilendirilmiş Sağlık Bakanlığına bağlı toplum sağlığı merkezlerinden hizmet alınabilir. İş ve sağlık ilişkisi bağlamında bilgi üretecek, veri işleyecek, paylaşacak kurumsal yapı eksikliği vardır. İSG alanında bilgi üretiminden bunun yayınlanmasına ve uygulamanın izlenmesine kadar hemen her aşamada dağınıklık vardır.

İSG alanında hizmet veren kişi ve kuruluşların yetkinliğini arttırmak üzere bilgi üreten, veri işleyen, yayın yapan, rapor tanzim eden OSHA, HSE, NIOSH ve benzeri kuruluşlar kurulmalıdır. Temel olarak işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına odaklanan ve bilimsel temelli iş yapacak şekilde örgütlenmiş özerk bir kurul oluşturulması bu sorunun çözümü olabilecektir. Mali ve idari özerkliği olan, politika belirleyen, ulusal planlama yapan, ilgili kamu kuruluşlarını, meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri ve sendikaları kapsayan Ulusal İSG Konseyi kurulmalıdır.

6331 sayılı Kanunda yapılacak yamalar yerine sendikalar, üniversiteler, meslek odaları, yerel yönetimlerle oluşturulacak kurulların oluşumundan sonra, konunun taraflarının katılımı ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu başta olmak üzere, tüm mevzuat ve denetim mekanizması ekseni “insan” olan anlayışla yeniden düzenlenmelidir.

Admin

Admin
ADMINISTRATOR
PROFILE

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Lütfen * ile işaretlenmiş alanları doldurunuz.

Son Yazılar