Yaşlı kime denir? Yaşlılık eşiğini belirlemek için takvim yaşı kullanılır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kronolojik olarak 65 yaş ve üzerini “yaşlı” olarak tanımlarken Birleşmiş Milletler dokümanlarında kıstas 60 yaş ve üzeridir…
Yaşlı kime denir? Yaşlılık eşiğini belirlemek için takvim yaşı kullanılır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kronolojik olarak 65 yaş ve üzerini “yaşlı” olarak tanımlarken Birleşmiş Milletler dokümanlarında kıstas 60 yaş ve üzeridir (1). Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsünde (NIH) nüfus dinamikleri üzerine çalışan Dr. Regina Bures 1997’de yayınladığı bir çalışmasında yaş kırılımlarını aşağıdaki gibi sınıflandırmıştır (2):
- 25-44 yaş aralığı: Genç,
- 45-54 yaş aralığı: Orta yaşlı,
- 55-64 yaş aralığı: Yaşlılığa giriş dönemi,
- 65-74 yaş aralığı: Genç yaşlılık dönemi,
- 75 yaş üstü: Yaşlılık dönemi.
Gümüş ekonomi, doğrudan satın alınan ürün ve hizmetler de dâhil olmak üzere, 50 yaş ve üstü kişilerin ihtiyaçlarına hizmet eden ekonomik faaliyetlerin toplamı olarak ifade edilmektedir (Avrupa Komisyonu, 2018). Bu fenomen, yaşlı bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için yenilikçi politikalar üreterek, ürünler ve hizmetler geliştirerek, daha fazla büyüme ve istihdam sağlayarak yaşlı bireylerin yaşam kalitesini yükseltmekte ve toplumsal katılımını desteklemektedir(3). Bu yazıda “yaşlı” kavramı 65 yaş üstü için kullanılmıştır.
Dünya ve Türkiye’de Yaş Demografisi
Nüfus tahminlerine göre 2020 yılı için dünyada yaşlı nüfusun 729 milyon 887 bin 660 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun %9,5’ini yaşlı nüfus oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre 1950 yılında yaklaşık %5 olan yaşlı nüfus oranı yaklaşık iki kat artış göstermiştir. Ülkemizde yaşlı nüfus, 2010 yılından 2020 yılına kadar %49 artmıştır. Dünya genelinde genç nüfus yapısından yaşlanan nüfus yapısına geçiş yaşanırken, 2018 yılında ilk kez dünya yaşlı nüfusu 5 yaşın altındaki çocuk nüfusunu aşmıştır. Yaşlı nüfusun küresel büyümesi devam edeceğinden, yaşlanan bir dünyaya doğru ilerlemekte olduğumuzu kabul etmek gerekiyor. Nüfusun ortanca (medyan) yaşı, bu durumu gösterebilmek için kullanılan bir değerdir. Ülkemiz nüfusunun ortanca yaşı 2020 yılında 32,7 olmuştur. Bu da Türkiye nüfusunun yarısının 32,7 yaşından büyük olduğu anlamına gelir. Birleşmiş Milletler de dünya için benzer bir yaş bildirmektedir (2020 yılında 32 yaş). Nüfus projeksiyonlarına göre, ülkemizin yaşlanan nüfus yapısı ile birlikte ortanca yaş artış hızının yükselerek 2080 yılında 45 olacağı, yaşlı nüfus oranının 2025 yılında %11, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörülmektedir (Grafik 1) (4).
Grafik 1. Türkiye’de yaşlı nüfusun yıllara göre toplam nüfus içindeki oran değişimleri
Bu konuyu gözde daha iyi canlandırabilmek ve yıllar içindeki değişimini görebilmek için nüfus piramitlerine de bakmak gerekebilir. Türkiye’nin 1935, 1980 ve 2023 için örnek olarak oluşturulmuş nüfus piramitlerini Grafik 2, 3 ve 4’de karşılaştırabilirsiniz. 1935 – 2023 arası tüm değişimleri TÜİK tarafından sunulan https://nip.tuik.gov.tr/?value=YasGrubunaGoreNufus adresindeki interaktif grafikte görebilirsiniz (5). Doğum hızının azaldığı dönemlerde 0-4 yaş grubunun nüfusunda azalma ve grafiğin orta bölümlerinde şişme görülür. Türkiye’de 2021 yılında %1,27 olan nüfus artış hızı, 2022 yılında %0,71’e düşmüştür (6). Aşağıdaki 3 örnekte, önceki yıllarda normal gelişen nüfus piramidi, 2000’li yıllardan itibaren gerileyen nüfus piramidine dönüşmüştür. Gelişen teknoloji ile bağlantılı olarak doğumda beklenen yaşam süresi yıllar içerisinde ilerleyen tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde uzamıştır. İnsan yaşamının uzaması ile birlikte, süreklilik gösteren düşük doğum hızları önümüzdeki yıllarda yaşlı çalışan nüfusunun giderek artacağı, dolayısıyla çalışan nüfus içerisinde daha fazla yaşlı çalışan bulunacağı konusunda öngörüde bulunmamızı sağlamaktadır.
Grafik 2. Yaş grubuna göre nüfus (1935) (5)
Grafik 3. Yaş grubuna göre nüfus (1980) (5)
Grafik 4. Yaş grubuna göre nüfus (2023) (5)
Yaşlı Nüfusun İşgücüne Katılımı
Hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre yaşlı nüfus için işgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkek nüfusta 2019 yılında %20,1 iken yaşlı kadın nüfusta %5,6 olarak bulunmuştur. Nüfus yapısının sergilediği model yaşlı çalışan oranının daha da yükseleceğini göstermektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu konuda planlamalar yapması, İş Sağlığı alanında çalışan hekimlerin rutin yaklaşımların dışına çıkmaya hazırlıklı olması ve işverenlerin de iş koşullarını bu tabloya göre revize etmeye istekli olmaları gerekmektedir.
Yaşlı nüfusun işgücüne katılımı, yaşlı bireylerin topluma ve ekonomik faaliyetlere aktif katılımını artıracaktır. Bu bağlamda ortaya çıkan ve gelişen ‘gümüş ekonomi’ kavramı yaşlı nüfusun istihdamının desteklenmesi, çalışma hayatında yaş ayrımcılığının önlenmesini ve aktif işgücü programlarının geliştirilmesini kapsamaktadır.
İşgücündeki Yaşlı Nüfusa İSG Yaklaşımı
İş Yeri Hekimi işçi sağlığı için uyguladığı pratikleri, rutin laboratuvar tetkiklerini ve periyodik muayeneleri bu popülasyon için geriatrik bilgiler ışığında gözden geçirmeli ve revize edebilmelidir. Meslek hastalıklarından bağımsız olarak, ilerleyen yaşlarda görülme sıklığı artabilen kanser türlerine yönelik taramalar yapılması da koruyucu hekimliğin gereğidir.
Genel işçi popülasyonunda geçerli olan kimi sağlık riskleri bu kırılgan grup için daha büyük önem arz edebilir. Aşağıdaki faktörlerinin çoğu zaman birkaçının veya tamamının bir arada söz konusu olabileceği ve birbirleriyle etkileşebileceği de gözden kaçırılmamalıdır (7,8,9,10,11,12).
Kas-iskelet sağlığının takibi: Kas gücü, eklem esnekliği ve dayanıklılığında yaşa bağlı azalmaların değerlendirilip, önleyici hekimlik yaklaşımıyla yapılacak düzenli kas-iskelet sistemi muayeneleri sayesinde zorlanma veya tekrarlayan stres yaralanmaları risklerini azaltmak mümkündür.
Duyulardaki gerilemenin monitörizasyonu: Hassasiyet veya hızlı reaksiyon gerektiren görevlerde güvenliği tehlikeye atabilecek görme, işitme ve denge bozuklukları düzenli olarak izlenmelidir.
Kardiyovasküler risklerin yönetimi: Fiziksel eforu sınırlayabilecek veya yorgunluğu artırabilecek hipertansiyon, kalp hastalığı veya genel dirençte azalma gibi faktörler gözlenip, çalışana ve sağlık durumuna özel egzersiz pratikleri ile çalışma kapasitesi optimize edebilir.
Ruh sağlığı ve kognisyonun (biliş) takibi: İş performansını veya güvenliğini etkileyebilecek anksiyete, depresyon veya erken bilişsel gerileme (örneğin, hafıza kayıpları) taraması yapılabilir. Bilişsel testler, çalışana verilebilecek roller hakkında bilgi sağlayabilir.
Yüksek sıcaklık stresine yaklaşım: Yaşlı çalışanlarda obezite, kardiyovasküler hastalık, akciğer hastalığı veya uzun süredir devam eden diyabet gibi faktörlerin varlığı, azalmış olabilecek termoregülasyon yeteneği nedeniyle sıcaklığa bağlı hastalık riskini arttıracaktır. Özellikle dış mekânlarda veya sıcak ortamlarda gelişebilecek sıcaklığa bağlı hastalıklara karşı çalışanların duyarlılıklarını değerlendirmek, çalışana özel hidrasyon ve dinlenme protokolleri uygulamak yararlı olacaktır.
İlaç etkileşimleri izlemi: Polifarmasi (çoklu ilaç kullanımı) ve buna bağlı zararlı ilaç etkileşimleri ya da advers etkiler ortaya çıkması olasılığının bu grup için akılda tutulması önemlidir. Uyuşukluk, uyuklama gibi yan etkilere neden olabilecek ve iş güvenliğini etkileyebilecek kronik durumlar (örneğin diyabet, hipertansiyon) için ilaçların gözden geçirilmesi, tam bir ilaç öyküsü görüşmesi ve ilaç mutabakatı sağlanması hayati önem taşıyabilir. (İlaç mutabakatı: Bir hastaya reçete edilen ilaçları, hastanın halen almakta olduğu tüm ilaçlarla karşılaştırma sürecidir.)
İşgücündeki Yaşlı Nüfusa İşveren Yaklaşımı
Yaşlanan iş gücünü korumak ve sağlıkla ilgili gereksinimlerini karşılamak için işe ve iş ortamına yönelik geliştirmelerin yanı sıra, daha kapsamlı bir sağlık sigortası sağlanması yardımcı olabilir. Kanıtlar, yaşlanan işgücünden kaynaklanan sorunların, aktif yaşlanmaya odaklanan politikalar aracılığıyla yönetilebileceğini göstermektedir (13,14,15).
Ergonomik Geliştirmeler: Ergonomi yaşlanan işçi güvenliği için bir temel taşı olarak kabul edilebilir. Fiziksel yorgunluğu azaltmak ve azalan kas-iskelet sistemi kapasitesine uyum sağlamak için ayarlanabilir oturma, kaldırma yardımcıları veya titreşim sönümleyici araçlar, yüksekliği ayarlanabilir çalışma istasyonları sağlanabilir.
Esnek Zamanlama: Enerji seviyelerini ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için azaltılmış çalışma saatlerine, uzaktan çalışmaya veya aşamalı emekliliğe izin verilerek aşırı efor harcama ve tükenmişlik önlenebilir.
Hedefli Eğitim Programları: Güncel teknolojiye karşı söz konusu olabilecek yetersizlik durumlarını ele almak ve yetkinliklerini sürdürmek için yaş dostu formatlarla (örneğin uygulamalı veya daha yavaş tempolu) yeniden beceri kazandırma fırsatları yararlı olabilir.
Çevre Güvenliği: Duyusal azalmalarla başa çıkabilmek ve düşme risklerini azaltmak için daha iyi aydınlatma, kaymaz zemin ve net tabelalar kullanılmalıdır. Rutin güvenlik ya da risk değerlendirme denetimlerinde yaşlanan işçilere öncelik vermelidir.
Sağlık Girişimleri: Kronik hastalıklarla mücadele etmek ve fiziksel işlevi sürdürmek için düzenli egzersiz programlarına (örneğin kuvvet antrenmanı veya germe hareketleri) ek olarak modifiye edilmiş iş sağlığı eğitimi verilmesinden yarar sağlanabilir.
Fiziksel Talepler: Yorgunluk ve yaralanma riskini sınırlamak için ağır kaldırma eşikleri azaltılmalı veya rotasyon uygulanmalıdır, iş gereksinimleri yaşlanan çalışanların yetenekleriyle uyumlu hale getirilmelidir.
Sonuç: İş Yeri Hekimlerinin benimseyecekleri proaktif ve bireyselleştirilmiş yaklaşımların, yaşlanma ile ilişkili fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri izleme ve azaltmada yararlı olabileceği bilimsel yayınlar tarafından desteklenmektedir. İşverenler de, güvenlik ve üretkenliği sağlamak için bu sağlık gereksinimlerine uyum sağlamalı, işyeri politikalarını ve ortamlarını gözden geçirmelidir.








